Sokrates öncesi doğa filozoflarından bahsederken bugüne kadar aynı zamanda bir de okuldan bahsetmiş olduk. Tüm bu kişilerin aksine Herakleitos, herhangi bir okula bağlı kalmaksızın bireysel bir filozof olarak ortaya çıkmıştır ve dönemindeki Elea Okulu’nun temsilcileri ile görüş bakımından çatışmıştır. Zira her iki taraf da değişme problemi üzerinde durmuş Parmenides bu konuda değişme çelişik olduğu için imkansızdır derken Heraklitos ona karşı değişme çelişiktir bundan dolayı da çelişki yani karşıtların birliği gerçekliğin özünü meydana getirir demiştir. Dolayısıyla o, değişmenin bir nitelikte karşıtına dönüşme şeklinde olduğunu savunmuş ve Parmenides’in durağan ve değişmez varlığına karşı niteliksel değişme olarak oluşun gerçekliğini öne sürmüştür.

Heraklitos’un görüşlerine geçmeden hayatından bahsedecek olursak kendinden önceki diğer filozoflar gibi onun hayatı hakkında da pek de bilgimiz olmadığını söyleyebiliriz. Yaklaşık olarak milattan önce 540-480 yılları arasında yaşamıştır. Efeslidir. Soylu bir aileden gelmiştir, demokrasiye karşı çıkmış aristokrasinin savunuculuğunu yapmıştır. Bu konuda bir kişinin yetkin biri ise eğer kendisi için on bin kişiden daha değerli olduğunu söylemiştir.

Hayatı hakkında çok fazla bilgimiz olmamasına rağmen Herakleitos, yazmış olduğu eserinden elimizde en fazla sayıda fragmanı bulunan ilk filozoftur. Bununla birlikte insan hayatının anlamına ilişkin tutarlı bir sistemi ileri süren ilk filozoftur. Eseri kendinden önceki diğer doğa filozofları gibi Doğa Üzerine adını taşımaktadır. Bu eser fizik veya doğa felsefesi teoloji veya Tanrı öğretisi ve son olarak siyaset diye üç ayrı kısma bölünmüştür.

Heraklitos’un düşüncelerine gelecek olursak; onun felsefesinin temelinde var olan her şeyin anlamının zamana, mekana, bağlama ve konuşan kişiye bağlı olarak değiştiği görüşü bulunur. Dolayısıyla değişme boyunca devam eden birlik ve süreklilik olmalıdır. Birlik ve sürekliliği ise ancak savaş sağlayacaktır. Ona göre savaş, varlık ya da oluşun tek koşuludur. Varlıkların doğuşu ve meydana gelişi ancak birbirleriyle zıt olan ve bundan ötürü birbirlerine devam ettiren varlıkta tutan zıtların çatışmasına bağlıdır. Bu savaş, karşıtların savaşı kötü bir şey değil varlığın var olabilmesinin koşuludur. Bu bağlamda Herakleitos, Pythagorasçıların düzenli ve ahenkli evren görüşüne karşı çıkar. Çünkü ona göre sağlık barış ve sükunet tek başına ele alındığında anlamlı değildir. Onların iyi olmalarından söz edilebilmesi için zıtları ile birlikte değerlendirilmesi gerekmektedir. Dolayısıyla karşıtlar hem savaş halindedir hem de birlik halindedir. Gece-gündüz, yaz-kış, savaş-barış, yaşam-ölüm, aşağı-yukarı bunlar kendi başlarına asla var olamayacaklar hep zıttı ile kaim olacaklardır. Ve ona göre iyi ve kötü göreli bir kavramdır. Deniz balıklar için içilebilir olup kurtarıcıyken insanlar için içilmez olup zehirlidir. Aynı yol bir yokuşun tepesinde bulunan kişi için inen buna mukabil yokuşun başında bulunan kişi için çıkan yoldur. Herakleitos’a göre karşı çiftlerden her biri hem bir birlik ve hem de bir çokluk dolayısıyla da evrendeki oluş ve değişmenin temel uğraklarını meydana getirir. 

Heraklitos’un gece-gündüz, yaz-kış gibi karşıtları ortaya atması ve onların birliğinden bahsetmesi değişmenin döngüsel olduğunu kabul etmesini gösterir. Bu da bizi akış öğretisine götürür. Ona göre evrende kalıcılık ve durağanlık yoktur. Her şey değişmekte yakarak ve yıkarak yaşamaktadır. Aynı nehre iki kez giremeyeceğizdir çünkü hem nehir hem de ona göre giren biz çoktan değişmişizdir. Evrendeki her şey değişim halindedir değişmeyen tek şey değişmenin temelindeki ölçü ya da akıl anlamında logostur.

Değişimden ve hareketten sürekli bahseden filozofun arkhe olarak ateşi seçmiş olması pek de şaşırtıcı görünmemektedir. Zira ateş, bir an için bile hareketsiz kalmayan sürekli olarak değişen bir varlıktır. Filozof, doğası gereği herhangi bir başka şeye dönüşebilecek ve herhangi bir şeyin kendisine dönüşebileceği bir şey aramıştır ve bunu ateş olarak kabul etmiştir. Ona göre değişme ve birlikten çokluğa geçiş sürecini en iyi yakarak ve yıkarak yaşayan ateş ifade etmiştir. Ateş yanarken yeni bir şey meydana getirir fakat kendisi aynı anda yanmaya devam eder ama değişmez. O hep aynı ateştir. Yani yanan şeyler başka başka oldukları halde hepsi yanarak alev olurlar. Herakleitos bunun için şöyle demiştir: “Nasıl ki bütün mallar altınla altın ise bütün mallarla değiş tokuş edilirse; her şey ateşle ateş ise her şeyiyle değiş tokuş edilir.” Yani her şey değişir ve sonra aslına yani ateşe döner. Bütün bu değişme süreci içinde ateşin miktarı değişmez.

Herakleitos’a göre ateş ölçüyle yanar ve ölçüyle söner. Bu ölçüye veya yasaya logos adını verir. Herakleitos logosu ilahi akılla, evrendeki rasyonel yasayla, doğa yasasıyla özdeşleşmiştir ona göre tanrı evrenin ilkesi olan ateşin en saf halidir. Logos tanrının evrende iş gören bir güç, bir yasa olmak bakımından tanımlanmış adıdır.

Heraklitos’un insan kuramına bakacak olursak: Ona göre insan üç şeyden meydana gelmiştir; ateş, su ve toprak. İnsan ruhu nemlenen bir ateştir. O; ruhun bilinçli olup olmamasını, uyku ve uyanıklığı ruhun kuru ve yaş olmasına veya onda ateş veya su unsurunun daha ağır basmasına bağlamıştır. Uyku hali veya bilincin kaybolması ruhun yaş olmasına uyanık ya da bilinçli olma hali ruhun kuru olmasına karşılık gelir. Bu bağlamda ruhun kuruluğu çok daha iyidir. Zira Herakleitos bilgeliği, bilincin açıklığını fazlasıyla önemsemiştir. Bilgeliğe ulaşmak içinse gerçekliğe erişmeyi mümkün kılan aklın doğaya nüfuz edebilmek için ısrarla sebatla çalışması gerektiğini bildirmiştir. Bilgelik sadece gerçekliğe ilişkin teorik bir kavrayış değildir. Tabi aynı zamanda pratiklik de olmalıdır. Bu da logosu kavrayıp buna uygun olarak yaşamayı, eylemde bulunmayı gerektirir. Hakikate erişmek; doğruyu söylemek ve ona uyarak doğaya ya da akla uygun yaşamaktır.

Heraklitos’un insan hayatına ilişkin tutarlı bir sistemi ileri süren İlk filozof olduğunu söylemiştik. Bu bağlamda o, kendisinden sonrakileri de büyük ölçüde etkilemiştir. Her şeyin aktığı öğretisi ve göreciliği sofistleri, oluş kuramı Platon ve Arastotales’i ve tüm felsefesi stoacıları etkilemiştir. Daha modern zamanlarda ise Goethe,  Holderlin, Hegel ve Nietzsche’nin Herakleitos’tan etkilenmişlerdir.

Bir sonraki yazımız Herakleitos’un karşıtı Parmenides hakkında olacak. Yeni yazımızda görüşmek dileğiyle…

KAYNAKÇA:

  • Arslan A. (2006).  İlkçağ Felsefe Tarihi. İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları: İstanbul
  • Laertios D. (2003) Ünlü Filozofların Yaşamları ve Öğretileri. (Çev. Candan Şentuna). Yapı Kredi Yayınları: İstanbul
  • Cevizci A. (2016). İlkçağ Felsefesi. Say Yayınları: İstanbul
  • Cevizci A. (2009). Felsefe Tarihi. Say Yayınları: İstanbul

Aktiffelsefe Araştırma Grubu


Doğu ve batı felsefelerini ve kültürlerini incelediğimiz felsefe seminerlerimize katılmak isterseniz de buraya tıklayarak ücretsiz kayıt yaptırabilirsiniz. Bu arada seminer konularımızı incelemek için Felsefe Seminerleri sayfamızı ziyaret edebilirsiniz.

İlginizi Çekebilecek Diğer Yazılarımız:

gtag('config', 'AW-802439404');