
Bazı hayvanlar bazı kültürlerde önemli yer tutar, sembolleri derin anlam ifade eder. Baykuş birçok kültürde bilgeliği, kartal güç ve özgürlüğü, yılan kimi zaman tehlikeyi kimi zaman şifayı temsil eder. Bu sembolik hayvanlardan bir tanesi de geyiktir.
Geyik genel anlamda hassasiyetin sezginin yumuşaklığın ve zarafetin sembolüdür. İncinebilirlikle gücün nasıl yan yana olabileceğini anlatmaktadır. Bu sıfatları okuduğumda benim aklıma bir hanımefendi tanımı gelmişti. Zira çoğu zaman kadınlar kırılgan incinebilir kişiler olarak nitelendirilmiştir ama birçok yerde incinebilirliğini kenara saklayıp gücünü göstermeyi başarmış, demir yumruk olarak anılmıştır. Bir anne mesela; yumuşaktır, hassastır, çabuk kırılır ama onu belli etmeden her daim evladının yardımına koşar. Anne olmasına gerek kalmaksızın birçok hanımefendi hassasiyeti ile zarifliği ile ve bunun yanında gücüyle her daim ayaktadır.
Geyik ürkek ve naif hem de hızlı ve çevik bir hayvandır. Bir görünüp bir kaybolan yapısıyla avlaması güçtür. Zorlu kış şartlarında hayatta kalabilen güçlü bir canlıdır. Bu özellikleri ile bir sembol olarak geyik antik çağlarda “Ağaç Ana” ile birlikte yaratıcı tanrıça kozmosun kökeni ve gelişim ile özdeşleştirilmiştir yine kutsal dişilikle ve şifacılıkla tanımlanmıştır. Şans masumiyet çekim saflık ölümsüzlük ve ebedilikle ilişkilendirilmiştir.
Geyiğin yılda bir kez üreme dönemlerinde boynuzu düşer ve yerine yenisi çıkar. İşte bu yüzden onun boynuzları kutsal yaşamın, yenilenmenin simgesi olarak kabul edilmiştir. Zira boynuzları yok olmuyor, düşüyor ve yerine yenisi geliyordur değişim ve dönüşüm her daim devam etmektedir
Çevikken nasıl dengede kalınabileceğini, dinlemeyi, duymayı, ortada olanın görülenin duyulanın ötesine ilgiyle merakla bakmayı, doğru zamanda durup doğru zamanda harekete geçmeyi, daha iyi bir hale dönüşerek ahenkle yaşamayı öğretmek üzere bir rehber olarak kabul edilmiştir.
Özellikle Türk kültüründe geniş yer kaplamaktadır geyik sembolü. Türk kozmogonisine göre gökyüzünü yeraltını ve yer üstünü birleştiren bir hayat ağacı vardır, geyiğin ağaç dalları gibi boynuzları ile bu alemlerle bağlantı kurduğuna inanılmaktadır. Yine Türk mitolojisinde gökkurt ile akgeyik kutsal ruhlardır kurt gökyüzünün akgeyik ise yeryüzünün ruhsal sembolü olarak görülmüştür. Özellikle Kuman ve Moğol Türeyiş efsanelerinde geyik, Türk toplulukların atası olarak anılmıştır.
Efsanelerin yanında Türk edebiyat ve sanatında da çokça kullanılmıştır. Cengiz Aytmatov’un Beyaz Gemi adlı eserinde Maral Ana efsanesi olarak anlatılan geyik iyi vasıflıdır, merhametlidir, insanlara yol gösterir, koruyucudur ve yardımcıdır. Eskiden Türklerin inandığı Şamanizm’deki kutsal geyik anlayışı ile örtüşmektedir.
Osmanlı döneminde anılan Geyikli Baba bir evliyadır, yanında geyikleri ile dolaştığı bilinir. Geyikli Baba efsanesinde de geyikler İslamiyet öncesinde şamanlara rehberlik etmesine benzer şekilde evliyalara rehber olarak anılmıştır.
Anadolu’daki hikayelerin birçoğunda geyik, çocukları besleyen, onları felaketlerden koruyan, anaç ruhlu ve merhametli bir imaja sahiptir. .Tüm bu vasıfları dolayısıyla kutsal kabul edildiğinden Anadolu’da, geyik avlamanın uğursuzluk getireceğine dair çeşitli inanışlar vardır.
Şamanlarda geyik onların Gök Tanrıya ulaşması konusunda yardımcı olan ve ruhsal yolculuklarında yol gösteren bir hayvan olarak bilinmektedir. Bunun yanında ruhları öteki dünyaya taşıdığı da kabul edilmiştir. Ayrıca çeşitli şaman eşyalarında da geyik motifi sıklıkla kullanılmıştır.
Kazak, Kırgızlar, Bozkurtlar Tibetliler, Şamanlar ve Kızılderililer geyiği kadınla ilişkilendirmiştir. Tibet ve Şamanlarda geyiğin boynuzları rahmin kollarını yani doğurganlığı temsil etmektedir.
Altay kültünde geyik sembolü ile ilgili şöyle bir inanış vardır: Üç geyik usta bir avcı tarafından kovalanmışlar. Geyikler canlarını kurtarmak için göğe kaçıp terazi burcunu oluşturmuşlar. Terazi burcunun üç geyikten oluşması Orta Asya Türklerinde oldukça yaygın bir inanıştır.
Yine Fin-Ugor kavimlerinde de geyik kutsaldır. Hatta bazı Fin-Ugor kavimleri atalarının geyik olduğuna inanır. Bu kavimlerde terazi takımyıldızı da bir geyik olarak tasvir edilmiştir.
Çin, Kore, Moğolistan gibi Asya kültürlerinde de geyik özgün, kutsal yol gösterici ve uğur getirici özellikleri ile bilinmektedir Çin’de uzun ömür şans ve asaleti sembolize eder. Beyaz geyikler özellikle kutsal sayılır ve ölümsüzlüğü temsil eder. Japonya’da ise Şintoizmde tanrıların kutsal hayvanları olarak kabul edilmiştir aynı zamanda zariflik, güzellik ve saflığı temsil eder.
Batı mitolojilerinde de geyik simgesine rastlanır. Yunan mitolojisinde tanrıça Artemis ayak ucunda bir geyikle tasvir edilir. Keryneia adlı geyik Artemis’in kutsal hayvanıdır. Altından boynuzu ve tunçtan ayakları olan bu dişi geyiğin yorulmak nedir bilmediği söylenir. Özgürlük saflık ve doğa ile iç içe yaşamayı sembolize eder.
Keltik mitolojisinde tüm bu mitolojilerin aksine geyik dişi değil erkek olarak anılmıştır. Bereket bolluk ve yeniden doğuşun sembolü olarak kabul edilmiş, mistik güçlere sahip olduğuna ve ruhları taşıdığına inanılmıştır.
Tüm bu inanışlara bakıldığında geyik genel anlamda bir rehber, bir yol gösterici olarak kabul edilmiştir. Zarif görüntüsü güçlü yapısı ve göz alıcı boynuzları ile zarafeti, dayanıklılığı yenilenmeyi, dönüşümü sembolize etmiştir. Bir yerlerde bir geyik resmi figürü tasviri gördüğünüzde dayanıklılıkla incinebilirliğin birlikte durabileceğini, dönüşümün, yenilenmenin her daim olabileceğini hatırlamamız dileğiyle…
KAYNAKÇA:
- Alsan Ş. Akın S. (2020). Türk Kültür ve Sanatında Geyik Sembolizmi. Ulakbilge Dergisi:İstanbul