Bu sohbetten veya konuşmada amacım bu konuşma sayesinde dinleyicilerin zihinlerine tohumlar ekilmesi ve bu tohumların her birimiz tarafından araştırmayla sulanmasıdır  amacım dinleyicide merak uyandırmak ve bu merakı gidermek için onları araştırmaya teşvik etmektir. Bunun rönesans insanına ait bir tutum olduğuna düşünmekteyim. Rönesans insanı hakikate karşı büyük bir meraka sahipti ve rönesansı yapan bu insan tipiydi.

Aynı zamanda şunu da anlatabilmek amacındayım, çağımızda tarihi olayların arkasında ekonomik, politik, sosyal sebepler aranır. Bu anlayış tarih içindeki belirli aktörlerin katkılarını gölgelemekte ve bazı dönemlerin, bazı olayların ortaya çıkış sebeplerinin anlaşılmasını zorlaştırmaktadır. Rönesans bunlardan bir tanesidir, bu dönemin içinde yaşamış insanları yok saydığımızda rönesansın nasıl başladığını anlamakta zorlanırız ve neden şimdi bir rönesans olmadığını anlayamayız, dahası yeni bir rönesansı yaratamayız. Tarih yapıcı bir figür olarak insanın değerini kabul etmek zorundayız, tarih yapanın insan olduğunu kabul etmek zorundayız, aksi halde zamanın figüranlarına dönüşürüz. İşte rönesansın keşfettiği şey de buydu: insan güçlüdür, insan muktedirdir, insan tarihin akışını değiştirebilir. Tarihsel dönemlerdeki insanları yok saymak sanki Napolyon olmasa o dönemki Fransa’nın tüm Avrupayı ele geçireceğini ya da Atatürk olmasa da Türk Kurtuluş Savaşı’nın kendiliğinden olacağını düşünmek gibidir.

Şimdi Rafael’in Atina Okulu resmi hakkında konuşmaya daha doğrusu onu merkeze alarak onu ve çevresini kuşatan rönesansı anlamaya çalışalım. Bu konferansın hedefi Atina Okulu tablosu eserinin etrafında ve içinde bir seyahat gerçekleştirmektir. Bu MÖ 6. yy’dan MS 1500’a kadar olan bir seyahat olacaktır.

Atina Okulu tablosu fresk tekniği ile yapılmıştır. Fresk o zamanlarda duvara doğrudan uygulanan bir boyama tekniğiydi, ıslak alçı üzerinde çalışılıyordu. Eski ve sağlam eserler yaratan bir tekniktir, Pompei’nin duvarlarında hala ayrıntılı çalışılmış freskleri görebiliriz. Resimde perspektif kullanılmıştır, bu rönesans resimlerinde görülmeye başlanan bir teknikti. Bu resmi Rafael yapmıştır. Vatikan’da Papalık konutunda Segnatura salonunda her bir duvara o zamanki dönemde kabul gören 4 bilimini resmetmiştir: Teoloji, felsefe, adalet ve şiir konu edilir, Atina Okulu resmi felsefe’ye denk gelen kısımda bulunur.

Rafael hakkında: 1483 yılında Urbino’da doğmuştur ve burada ressamlık eğitimi almıştır, 1504’de Folransa’ya gitmiştir. Burada Leonardo ve Mikalenjelo’nun etkisinde kalmıştır. Antik sanattan özellikle de Masaccio’nun eserlerinden etkilenmiştir ve yumuşaklık ve sadelik ve yalınlığı daha fazla benimsedi. 1508’de Papa 2.Julius’un daveti ile Roma’ya gitti ve onun Vatikan’da yaptırdığı odaları boyadı. 1520’de Roma’da öldü.

Resmin merkezinde Platon ve Aristoteles bulunuyor, onlar pek çok kişi tarafından felsefeyi kurmuş ve sonrasında yapılan tüm çalışmalar onlara düşülmüş notlar olarak görülen kişilerdir. Tıpkı rönesansı rönesans yapan karakterler gibi kültürel anlamda bakıldığında Atina’yı Atina yapan kişilerdendir. Merkezde dururlar. Platon ile başlayalım, Platon’un sağ eli gökyüzünü işaret eder ve varlığın/ hakikatin orada olduğunu söyler gibidir. Platon elinde Timaios isimli kitabını tutmaktadır. Neden eline bu kitap tutuşturulmuş olabilir? Daha pek çok kitabı varken neden Timaios? Bunu anlamak için dönemin anlayışına bakmak gerekiyor.Bu dönemde Platon’un akademisi yeniden kurulmuştu. O dönemde Platoncuların  ilgisi temel olarak dünyanın var oluşu, hareketleri, vs. idi Timaeus kitabında Platon bunları konu edinir.  Platon’un ilk öğrencileri Bu kitabı üstatlarının en önemli eseri saymışlardır. Bu kitaptan sık sık söz eden Aristo onda Platon felsefesinin en derin ifadesini bulmuştur,  daha sonra birçok stoacı bu kitabı incelemiştir, yeni platoncular bu kitapta Yahudilik ve Hıristiyan dininin temellerine ait gizli anlamlar bulmuşlardır. Belkide Platon’un Musa’dan etkilenmiş olduğunu düşünmüşlerdir, hatta Hristiyanlıktaki teslis inancının, evrenin yaratılışının ruhun ölümsüzlüğünün buradan alındığını düşünmüşlerdir. Bu kitap 6. yüzyılda Latince’ye çevrilmiş ve Aristo’nun kategoriler kitabı kadar önem görmüştür. Rönesans döneminde ona özel bir ilgi göstermişler dönemin matematikçi astronom ve filologları Timaios’un evrenin ruhuna dair olan kısımlarındaki gizli anlamları açıklamak için gayretler sarf etmişlerdir. Böylece bu kitap 17. yüzyıla kadar Batı düşünüşü üzerinde kesintisiz olarak etkisini sürdürmüştür.  Platon resmi Leonardo da Vinci temel alınarak çizilmiştir.

Resmin Vatikan’da olduğunu söylemiştik, bu ilk anda şaşırtıcı gelebilir, yüzyıllarca pagan geleneklere karşı savaşmış olan Hrısityanlık bu pagan filozofları nasıl olup da kendi binalarında resmettirmişlerdir. Unutulmamalıdır ki Yunan mitolojisinden pek çok sahne de Papalık sarayının duvarlarını süslüyordu. Papa 2. Julius, sanata en fazla önem veren Papalardan olmuştur. Mikalenjelo ile dostluk kurmuş, Bramante ve Rafael’in patronu olmuştur. Sistine Şapelindeki freskler de onun zamanında yapılmıştır. Mezarını Mikalenjelo yapmıştır. II. Julius ismini Julius Cesar’a nisbetle almıştır. St.Peter bazilikasının yapılması için endüljans satılması kararını o çıkartmış ve Martin Luther onun zamanında Roma’ya gelmiştir. Erasmus tarafından bir yazısında eleştirilmiş ve dalga geçilmiştir. Güneyden gelen İspanyollara ve Kuzeyden gelen Fransızlara karşı savaşmıştır.   Machiavelli onu ideal Prens olarak tarif eder. Osmanlı’ya karşı bir Haçlı ordusu hazırlamaya çalışırken ölmüştür.

Atina Okulu tablosunda Sokrates ve öğrencileri grubu: Burada Sokrates’i öğrencileri ile konuşurken buluyoruz, hararetli bir şekilde konuşuyor. O öğrencisi Platon’a göre daha halk adamı olan bir kişidir. Platon’un hocası olduğu için onun tarafında bulunuyor muhtemelen. İnsanlara sorular sorar onlara cahil oldukları noktaları göstermeye çalışırdı, sonra da onları hartırlamaya zorlardı, ki bu onun yöntemiydi, yani ruhu doğurtmak. Atina Sokrates’i gençlerin ahlakını bozmak ile suçlayıp ölüme mahkum etmiştir. Etrafında onu dinleyen kalabalığı görüyoruz, bunların arasında en belirgini Alkibiades’tir. O Sokretes’in sevdiği öğrencilerinden birisiyken savaşta Sparta tarafına kaçarak Atina devletine ihanet etmiştir. Hemen Alkibiades’in yanında Antistenes duruyor, o ise Kynik okulunu kurmuştur. Kynikler hayatın hedefini mutlu olmak olduğunu söylerdi, bunun için gereken yöntem de erdemli davranmaktır. Doğanın büyüklüğü ve muhteşemliğinin tefekkürü insanın kendi küçük problemlerinin değerini azaltır ve sorunlar doğru şekilde değerlendirilebilir. Onun için mutluluk erdemlerde yatar, bu erdem öğrenilebilir, erdem eylemlerde bulunur, usa vurmada değil.

Merdivenlerde oturan Diyojen’i görüyoruz, elindeki kağıda bakıyor, çevreye karşı ilgisiz duruyor. Diyojen bir fıçıya ev olarak yerleşti.  Platon’un derslerinin zaman kaybı olduğunu söylüyordu. Platon’u sadece zeytin yemekle suçluyor ve Syracusa’ya ziyafet için gittiğini ima ediyor. Bir gün bir çocuğun avuçları ile su içtiğini görünce su kabını atmış, mercimek lapasını ekmeğin içine koyup yiyen başka bir çocuğu gördüğünde de tabağını kaldırıp atmış . İskender dile benden ne dilersen deyince, güneşimi engelleme yeter demiştir.

Heraklit:  Rafael onun resmini Mikalenjelo’dan esinlenerek yapmıştır, bir yerde tek başına düşünmektedir. O hareket için daimi akış düşüncesini öne sürer,  şeylerin başlangıç veya sonu yoktur somut şeylerin dünyasında her şey akar, her şey ilerler.  Türüm daimi bir akış bir harekettir. Bu hareket insanın aynı nehre iki kez girememesine neden olan şeydir. Heraklit maddi tözlerin yani primordial tözün Ateş olduğunu söyler, buradaki Ateş simyasal Ateştir. Yani insanda zihinsel plana karşılık gelir, aynı zamanda tüm tözler arasında Ateş en az dayanaklı, ama en fazla değişikliği yakın olandır. Bu nedenle ateşi ilk madde olarak öne çıkartır. Heraklite göre ateşe benzer Ruhlar vardır. Bunlar kuru ruhlardır, bunlar ateşli ruhlardır ve en iyi Ruhlar Bunlardı da ona göre.  Bilgenin ruhu Kuru ve ateşli bir doğaya sahiptir bunun tersi olarak su katılmış olanlar daha düşük bir ruhtur. Buna göre dört elementten hava ve ateşin üstüne toprak ve suyu daha aşağıda.

Karamsar bir filozof olarak tanınır. Sözleri onun neden karamsar olarak resmedildiğini gösteriyor aslında:“Birçok insanın başından bir sürü olay geçer, ama bu olayları bir türlü anlayamazlar, sanki anlamış gibi gezerler. insanlara logosa uymak gerektiğini söyledim, ama onlar beni anlamadılar. Çünkü onlar benim sesime kulak vermediler. Onlar uykuda yaşayanlar gibidir. Evrendeki yasaya, ortak olana uyun dedim. Onlar bana uymadılar. Sanki her birinin özel görüşü varmış gibidirler”. “Bu insanlar evrendeki ilahi yasayı anlamayan insanlardır. Evrendeki ilahi yasaya uygun olarak yaşamalı her insan.”

Mikalenjelo : 1475 yılında Caprese’de doğmuştur. Ailesi taş kesicidir, 13 yaşında babası tarafından Domenico Ghirlando’nun atölyesine yerleştirildi. bir yıl sonra Muhteşem Lorenzo ile temas kurdu. San Marko bahçesinde çalıştı. 16 yaşındayken kendine ait bir tarzı vardı. Medici ailesi vasıtasıyla dönemin hümanistleri ile tanıştı. Platoncu oldu. Antik dünyaya olan aşkı ve Hıristiyan inancı arasında bir mücadele vardı. Daha 16 yaşındayken zihninin bir savaş alanı olduğunu söylemiştir. Lorenzo ölünce Venedik ve Bologna’ya gitti, 1498’de Pieta’yı yaptı. 1501-1504  yılları arasında 5,1 metre boyundaki Davut heykelini yaptı. 1508’de Sistin Şapelinin tavan fresklerini 4 yıl boyunca boyadı. 1513-1515 Papa 2. Julius’un mezarını yaptı. Campidoglio’yu dizayn etmiştir. Hayatının son 20 yılında şehir planlaması ve mimari ile ilgilenmiştir. 1564’de Roma’da ölür.Mikalenjelo sistin şapelinin resimlerinin çoğunu yapmıştır, burada rönesans resminin özelliklerini gösterir. İnsan vücudunun tüm çılaklığı ile sergilenmesi, oran ve denge gibi.

gtag('config', 'AW-802439404');