“Budizm’ in temel amacı insanın kendi cehaletini fark etmesi ve bunu yok etmesidir. Gelenekler seksen bin öğretiden bahseder ve her birinin farklı bir insan için olduğuna işaret eder, yani her insanın kendisi bilgeliğe giden ayrı bir yoldur. Bodhisatva kimdir: cehaletini fark etmiş ve onu yok etmek için sürekli çabalayan aydınlanmaya ulaşmayı tüm varlıkların iyiliği için arzulayan insandır.”
*****
“Dünyanın Tek rehberi olan sınırsız aklın değeri araştırmalar sonucu anlaşıldığından, dünya meskeninden kurtulmayı dileyen tüm varlıklar bu değerli Aydınlanan Akla sıkı sıkıya sarılmalıdır. Tüm diğer erdemler içi boş muz ağacı gibidir; Meyve verdikten sonra, öylece yok olurlar. Ancak Aydınlanan Aklın uzun ömürlü ağacı durmadan meyve verir ve dolayısıyla ebedi olarak büyüyüp gelişir.”
*****
“Aydınlanan Akıl iki şekilde anlaşılmalıdır; Aydınlanmaya can atan akıl ve bunu gerçekleştirmek için harekete geçen akıl. Arasındaki ayırımdan anlaşılacağı üzere biri ilerlemek isteyen, diğeri (gerçekten) ilerleyen akıldır, bilge olan bu ikisinin arasındaki farkı anlar…”
*****
“Tüm varlıklara yararlı olma hedefi, birçok insanda kendileri için bile yoktur. Bu, aklın olağanüstü bir mücevheridir ve doğuşu emsalsiz bir mucizedir. Bu acılar dünyasında her derde deva ve her tür sevincin kaynağı olan aklın bu paha biçilmez mücevherinin getireceği iyiliğin derinliklerini nasıl kavrayabilirim?..”
*****
“Acıdan kurtulmayı dilemelerine karşın, herkes acıya doğru koşar. Mutlu olmayı arzulamalarına rağmen herkes sanki bir düşmanmış gibi cahilce onu yok eder… Mutluluktan yoksun ve birçok acının yükü altında kalanları bütün dertlerinden bu akıl kurtarır; onları çeşit çeşit sevinç ile hoşnut eder…”
*****
“Yaygın olan bir hastalıktan korktuğumda bir doktorun tavsiyesini dinlemem gerekiyorsa, arzu ve benzeri binbir türlü kışkırtma sonucu ortaya çıkan kronik bir hastalık için çok daha fazla dinlemem gerekmez mi? Ve dünyada yaşayan tüm insanlar bu hastalıklardan sadece biri tarafından alt edilebiliyorsa ve bunları sağaltacak ilaç evrenin başka bir yerinde yoksa, o zaman her tür acıyı yok edebilecek, her şeyi bilen doktorun öğüdüne göre hareket etmemek son derece şaşırtıcıdır…”
*****
“Ne gündüz ne gece duruyor, yaşam her an akıp gidiyor ve hiçbir zaman uzamıyor. Ölüm neden benim gibi birisine de gelmesin? Yatakta yatıyorken, arkadaşlar ve akrabalar ile çevrilmiş olmama rağmen yaşamdan ayrılmanın acısı yalnız benim tarafımdan yaşanacak. Ölüm meleği tarafından yakalandığımda arkadaşların ve akrabaların ne yararı olacak? O an şimdiye kadar hiç güvenmediğim erdemlerim ancak beni koruyacak.”
*****
“Talihsiz, zor yaşamlarda herkesi ferahlatan ve acı çekenlere mutluluk getiren erdemi, memnuniyetle ve sevinçle karşılarım. Arhat’ın Aydınlanmasının nedeni olan erdemlerin çoğaltılmasına sevinirim. Döngüsel varoluşun acılarından varlıkların tamamen kurtuluşuna sevinirim… Bütün varlıkların mutlu olmasını dileyen ve bunu eylemlerle gerçekleştiren Aydınlanan Aklın geliştirilmesi için erdemler denizinde olmaya sevinirim…”
*****
“Acı her şeyden vazgeçilerek aşılır ve aklım acıların ötesine geçecektir. Tıpkı ölüm anında her şeyi terk edeceğim gibi şimdi tüm varlıklara tüm şeylerimi dağıtmak en iyisidir… Kimsesi olmayanların koruyucusu, yoldaki tüm yolcuların rehberi olayım; Suyun öte tarafına geçmeyi dileyen herkes için bir köprü, bir sal veya sandal olayım… Uzayın derinliklerine kadar ulaşan tüm dünyadaki çeşit çeşit varlık için acılardan kurtuluncaya kadar yaşam kaynağı olayım…”
*****
“Nefret ve yoğun arzular gibi düşmanların ne elleri ne ayakları var, ne de cesaret ve bilgelikleri. Nasıl oldu da onların kölesi oldum? Zihnimde istedikleri zaman ortaya çıkıp keyiflerince bana kötülük ediyorlar. Yine de öfkelenmeden sabırla onlara katlanıyorum; ancak bu, sabretmek için yanlış ve utanç dolu zamandır… Istırabımın sürekli nedeni olan bu karışıklık yaratan fikirleri kesinlikle yenmek için şimdi mücadele etmezsem, ne zaman edeceğim?..”
*****
“Aklın erdemlerinin zayıflamasına izin vermektense sağlığını, itibarını, bedenini, geçim kaynağını yitirmek veya diğer erdemlerin zayıflamasına izin vermek daha iyidir. Ey aklını koruyup kollamak isteyen, elleri kenetlenmiş olarak sana yalvarırım: Anbean dikkatli ve uyanık olmak için daima gayret göster! “
*****
“Çok bilgili, inançlı ve sabırlı olanlar bile uyanık olmadıklarında ahlaki bir düşüş sonucu kabahatler işleyeceklerdir. Uyanık olmamanın hırsızları dikkat düşer düşmez sebatla elde ettiğim erdemleri bile çalacaklar, böylece aşağı âlemlere beni düşürecekler. Bu nedenle, aklımın kapısının gözcüleri olan dikkatimin uyumasına hiçbir zaman izin vermeyeceğim. Dikkatimi uyurken yakalarsam, aşağı âlemlerin ıstıraplarını hatırlamalı ve onu hemen uyandırmalıyım.”
*****
“Çok azimli ve inançlı bir şekilde kararlı, saygılı ve kibar, utanma duygusu ile anlayışlı ve barışçıl bir halde başkalarını mutlu etmek için çabalamalıyım. Birbiriyle anlaşmazlık içinde olanların çocuksu kaprisleri ile cesaretim kırılmamalı; karşılık yaratan fikirlerden dolayı böyle davrandıklarını bilmeliyim ve bu yüzden onlara karşı nazik olmalıyım… Aklımı her zaman sıkıca kollamalıyım, bir gölge gibi ben anlayışı olmadan hareket etmeliyim.”
Çev. Notu: Ben anlayışı olmadan: Tasavvuftaki fena filah seviyesi gibi, benliğin- kişiliğin yok edildiği aşama.
*****
“Dikkatli olmanın belirleyici özelliği kısaca şudur: Akıl ve bedenin her an ne durumda olduğunu tekrar tekrar gözlemek. O halde bu hayat şeklini yaşama geçirmeliyim. Sadece konuşarak bir şey gerçekleştirilebilir mi? Bir hasta sadece tıbbi metinleri okuyarak iyileşebilir mi?
*****
“Yüz binlerce yaşam boyunca Buda’lara saygı ve cömertlik gibi çeşitli erdemler sonucu birikmiş olan liyakatler bir anlık öfke ile yok olur. Nefret kadar büyük bir kusur, sabır kadar büyük bir cesaret ve dayanıklılık yoktur. O hâlde çeşitli yollar ile sabır üzerinde tefekkür etmek için çabalamalıyım. Aklım acı veren nefret dolu düşünceleri besliyorsa huzur ve barış yaşayamayacak, hiçbir zaman neşe ve mutluluğu bulamayacağım; uyuyamayacak ve sürekli tedirgin olacağım…”
*****
“Başıma ne gelirse gelsin zihinsel neşemi bozmamalıyım. Neşem kaçtığında istediğim şeyi elde edemem ve erdemlerim de zayıflar. Eğer bir şeye çare varsa mutsuz olmaya ne gerek var? Eğer bir çare yoksa mutsuz olmak ne işe yarar?”
*****
“Tüm acıları göz ardı etmiş olanlar muzaffer savaşçılardır, onlar nefret ve benzeri düşmanları yok ederler; sıradan savaşçılar ise sadece bedenleri katlederler. Ayrıca acı çekmenin iyi özellikleri de vardır. Acı çekildiğinde umutsuzluğa düşülse de kibir defedilir. Varoluş döngüsündekilere karşı merhamet duyulur, kötülükten uzak durulur ve mutluluk erdemde bulunur.”
*****
“Eğer karışıklık yaratan fikirlerin etkisi altında beni öldürmek için çabalayan ve korkunç eylemlerde bulunan tüm insanlar için merhamet geliştiremiyorsam, yapmam gereken en son şey onlara öfke duymak olmalıdır. Diğer varlıklara kötülük yapmak çocuksu bir doğanın sonucu olsa da onlara öfke duymak yine de doğru olmayacaktır. Çünkü bu doğası yakmak olan ateşe kızmak gibidir.”
*****
“Eğer biri erdemler kazanmamı engellerse onlara da öfke duymak yanlıştır; sabırdan daha öte bir dayanıklılık yoktur, ne yapıp edip sabretmeliyim. Eğer zayıflıklarımdan dolayı bu düşmana karşı sabırlı değilsem, liyakatler kazanmamı engelleyen kendimden başkası olmayacak. Eğer neden olmadan sonuç ortaya çıkmıyorsa, zorluklar çıkaran düşman da sabrın nedeniyse, nasıl ‘Sabrın gelişmesini düşman engelliyor’ diyebilirim?”
*****
“Sabırdan sonra, çalışkanlığı geliştirmeliyim; Aydınlanma sadece çaba gösterenlerde ortaya çıkacaktır. Rüzgâr olmadan hareket olmayacağı gibi çalışkanlık olmadan da liyakat kazanılmaz. Çalışkanlıktaki coşku nedir? Erdemleri takip etmedeki neşedir. Düşmanları tembellik, kötülüğe doğru eğilim ve umutsuzluktan dolayı kendini küçümsemektir. Aylaklığın zevkine, uykuya düşkün ve döngüsel varoluşun acıları konusunda gözü açılmamış olanda tembellik güçlenir de güçlenir…”
*****
“Bıçağın keskin tarafına sürülmüş bal gibi duyusal nesnelerin hazzı hiçbir zaman yeterli olmuyorsa, sadece mutluluk ve huzur veren erdemleri yapmak neden yeterli olsun? Bu nedenle, bu ödevi yerine getirmek için cesaretle işe koyulacağım. Tıpkı güneşten yanmış bir filin soğuk ve serinletici bir göle girmesi gibi. Gücüm tükendiğinde, ne yapıyorsam daha sonra devam edebilmek için ara vermeliyim. Bir işi başardıktan sonra yan gelip yatmadan, bir sonraki aşamayı hevesle amaçlamalıyım.”
*****
“Kucağıma bir yılan çıksa hemen yerimden nasıl fırlarsam, uyku veya tembellik üstüme çöktüğünde hemen onlara sırtımı döneceğim. Erdemsiz bir şekilde davrandığımda her seferinde kendimi eleştirmeliyim ve bunun olmasına bir daha izin vermemek için üzerinde uzun bir süre tefekkür etmeliyim. ‘Buna benzer tüm durumlarda kendimi dikkatli olma konusunda alıştıracağım.’ Bu şevkle, manevi hocalarla karşılaşmak veya onların bana vereceği ödevleri yerine getirmek için can atacağım.”
*****
“Çalışkanlığı geliştirdikten sonra aklımı konsantrasyon üzerine vermeliyim; aklı dağınık olan insan, karışıklık yaratan fikirlerin zehirli dişleri arasında yaşar. Oysa akıl ve beden yalnız olduğunda dikkatin dağılması mümkün olmayacak. Bu nedenle, dünyevi yaşamdan vazgeçmeli ve çarpıtılmış kavramları tamamen terk etmeliyim. İnsanlara bağımlı olmak, maddi kazanç ve benzeri şeyler yüzünden insan dünyevi yaşamdan vazgeçemez. Bu nedenle, bunlardan tamamen vazgeçmeliyim. Çünkü bilgeler bu şekilde davranır.”
*****
“Ey tamamen karışıklık içinde olan akıl, bağımlı olduğundan dolayı bir dolu eşyayı istifleyerek bin bir çeşit acıya neden olacaksın! Bu yüzden bilge olan, hiçbir şeye bağımlı olmaz, çünkü bağımlılık korku ve kaygı getirir. Bunu aklına iyice koy, arzulanan her şey solup, yok olup gider. Maddi zenginliğe sahip olabilirim, ünlü ve hakkında iyi konuşulan biri olabilirim, ama edindiğim her tür ün ve şöhret ölümden sonra bana eşlik etmeyecek…”
*****
“Arzulanan şeyler, bir bedel ödemeden elde edilmez. Arzumu tatmin etmek için kendimi tüketirim ve gelecekte korkunç acılara neden olacak kötülükler yaparım… Arzu edilen nesneler elbette bir gün yok olacak ve sonra korkunç acılar içinde kıvranacağım. Oysa bu zorluğun sadece milyonda birine katlanarak Budalık makamına erişilir… Arzularının peşinde koşanlar, aydınlanma yolunu takip edenlerden daha çok acı çeker, ancak sonunda Aydınlanmayı elde etmezler…”
*****
“Dünyada var olan bütün sevinçler diğerlerinin ve her tür acı da kendimin mutlu olmasını istemekten gelir… Çocuksu olan kendi yararı, Buda’lar diğerlerinin yararı için çalışır. Aralarındaki farka bak ve gör! Kendi mutluluğum için çalışıp diğerlerinin acı çekmesine göz yumarsam, ne Budalık makamına erişeceğim, ne de döngüsel yaşamda neşe bulacağım… Daha aşağı varlıkları kendim gibi görerek ve kendimi diğerleri gibi sayarak, çarpıtılmış kavramlardan kurtulmuş bir akıl ile kendini önemseme, diğerleri ile yarışma ve kıskançlık üzerine tefekkür etmeliyim.”
*****
“Gerçek doğayı örtbas eden yanılmış aklın bakış açısıyla belirlenmiş, aldatıcı gerçekler ve aldatıcı gerçeklerin görünmediği daha yüksek bir bilgelik tarafından anlaşılan, nihai gerçek olarak iki tür gerçek kabul edilir. Nihai gerçek akıl tarafından anlaşılabilir değildir; ama burada bahsedilen ‘akıl’, nihai gerçeği görmeyi engelleyen aldatıcı akıl olarak anlaşılmalıdır… Sıradan insanlar bedeni tek bir birim, aklı değişmeyen bir şey olarak kabul ederler. Bununla birlikte yogiler bu görüşleri akıl yürütmeler ile şu şekilde çürütürler: ‘Beden tek bir birim değildir çünkü birçok parçadan oluşur.’ ‘Akıl değişmez değildir çünkü sürekli değişir.’..”
Çev. Notu: İki tür gerçek kabul edilir: göreceli gerçekler ve nihai gerçek olarak bilinir.
*****
“Soru: Neden değişmeyen ben yoktur?
Yanıt: Ne geçmişteki akıl ne de gelecekteki akıl ben değildir çünkü bunlar var değildir; öncekinin var oluşu durmuştur, sonrakinin var oluşu henüz ortaya çıkmamıştır.
Soru: Ama şu anda ortaya çıkmış olan ve henüz ortadan kalkmamış olan akıl ben değil midir?
Yanıt: Eğer böyle olsaydı, bir saniye sonra akıl kaybolduğunda ben artık var olmayacaktır. Bu nedenle, kişiliği oluşturan beş kümenin veya yığının her biri ben olarak reddedilir. Örneğin, bir muz ağacının gövdesi açıldığında, hiçbir öz bulunamaz. Aynı şekilde çözümsel bir şekilde akıl yürüterek ben arandığında, gerçekten var olan bir ben bulunamaz.”
Çev. Notu: Akıl akan bir nehir gibi sürekli değişmektedir, durmak bilmez düşünceler, sürekli değişen bilinç durumları bunun kanıtlarıdır. O zaman sürekli değişen akıl değişmez olan ben olamaz.
*****
“Bir sihirbaz tarafından yaratılan atlar, filler, her türlü görsel şekiller ve benzerleri, koşullar ve nedenler aracılığıyla tezahür eder. Onların ilk olarak nereden geldikleri, nerede bulundukları ve sonunda nereye gittikleri incelenmelidir. İncelemeden sonra gerçekten bir yerden gelmedikleri ve yok olduklarında bir yere gitmedikleri görülecektir. Bir sonuç ancak bir nedene yakından bağlı olduğu için görülebilecektir; bu neden olmadan görülemeyecektir. Nedenlerin ve şartların bir sonucu olduğundan, tıpkı bir aynadaki yansıma gibidir; yani yansıma nasıl gerçek ve bağımsız bir var oluşa sahip olabilir?”
*****
“Koşullara hapsolmuş varoluş içinde, acının uçurumları birçoktur ve özgürleştirici olan nihai gerçeği anlama eksiktir. Ayrıca gerçek bir varoluşu kavrama ve yokluğu anlama birbiri ile çelişir. Ama koşullara hapsolmuş varoluşun içindeyken bu nihai gerçeği gerçekleştiremezsem, uçsuz bucaksız okyanuslar kadar acıyı yaşamaya devam edeceğim. Dayanılmaz ve benzetmenin ötesinde olan acılardan söz ediyorum. Yokluk öğretisini gerçekleştiremediğimden, erdemler için çok az gücüm var. Boş zamanı ve olanakları olan insan yaşamım gerçekten çok kısa…”
Çev. Notu: Koşullara hapsolmuş varoluş: Karşılık yaratan fikirler ve kusurlu eylemler sonucu ortaya çıkmış varoluş, döngüsel varoluş ile aynıdır. Budist öğretiye göre varoluşun üç özelliği vardır: Birincisi geçicilik(Her şey sürekli değişir ve değişim değişmezdir), ikincisi hiçbir şeyin kendinden bir özü yani benliği olmadığı başka bir deyişle birçok neden ve şartın bir araya gelmesi ile ortaya çıktığıdır ve sonuncusu varoluşun acı dolu olduğudur. Yani varoluş şartların ve nedenlerin sonucu ortaya çıkmaktadır.
*****