Epikür bilgi konusunda duyumcudur. Yani, bilginin duyular yoluyla elde edildiğini savunur. Bununla birlikte, duyulardan elde edilen bilginin ispata ihtiyacı olabileceğini söyler. Epiküros’un bilgi kuramı çok açık bir şekilde deneycidir (empirist).
Epikür kesin bir şekilde Platon’a karşı çıkarak bütün bilgilerimizin kaynağında duyumlarımızın olduğunu ileri sürer ve sahip olduğumuz fikir ve kavramlarımızın kendilerini de temelde duyu algılarına indirger. Bununla da kalmaz, duyumlarımız veya algılarımızın kendileri bakımından yanılmaz olduklarını söyler.
Epikür Helenistik dönemde yaşamış ve kendi felsefe okuluna adını vermiş daha çok ahlak ve haz üzerine düşünmüş olan bir filozoftur. Söylentiye göre onda felsefeye olan ilgiyi yaratan şey Demokritos’un eserleriyle tanışması olur. Epiküros Demokritos’un düşünceleriyle Teos’ta ve Demokritos’un bir izleyicisi olan Nausiphanes aracılığıyla tanıştığı anlaşılmaktadır. O zamanlarda Platon’un ardıllarından da dersler alır fakat Platon etkisi felsefesinde çok gözlenmez.
Epikür bilgi konusunda duyumcudur. Yani, bilginin duyular yoluyla elde edildiğini savunur. Bununla birlikte, duyulardan elde edilen bilginin ispata ihtiyacı olabileceğini söyler. Epiküros’un bilgi kuramı çok açık bir şekilde deneycidir (empirist).
Epikür kesin bir şekilde Platon’a karşı çıkarak bütün bilgilerimizin kaynağında duyumlarımızın olduğunu ileri sürer ve sahip olduğumuz fikir ve kavramlarımızın kendilerini de temelde duyu algılarına indirger. Bununla da kalmaz, duyumlarımız veya algılarımızın kendileri bakımından yanılmaz olduklarını söyler.
Epikür’ e göre bizi çevreleyen dünya bu dünyadaki varlıklar, olaylar, doğanın kendisi ve nihayet kendimiz hakkında bilgi edinmek için elimizde duyularımızdan başka bir bilgi kaynağımız yoktur. Bu düşüncesini aslında Demokritos’un duyuların yanlış bilgi verdiğini söyleyen akla karşı “Zavallı akıl, beni yere sermek için delillerini yine benden alıyorsun ” sözünü başka bir şekilde Epikür tekrar eder:
“Eğer bütün duyumlara karşı çıkarsan , elinde kendisine dayanarak bu yanlış olduğunu savunduğun duyumların yanlış olduğuna hükmedebileceğin hiçbir şeyin kalmaz.”
Ayrıca duyumlar , duyuların nesneyle doğrudan teması sonucu ortaya çıkar ve böylece nesneyi uygun bir şekilde yansıtmalarına engel olan hiçbir şeyin etkisine maruz kalmazlar. Nesne ile olan doğrudan deneyim önemlidir.
Akıl ve düşünme gücü, duygulanımlar karşısında bağımsız olmayı, hazlar arasında doğru seçim yapabilmeyi, acıdan kaçınabilmeyi sağlar. Burada mutluluk ile haz arasında bir ilgi olduğu görülmektedir. Demokritos, haz derken, “duyusal” hazdan çok ““düşünsel” hazza önem vermiştir. Ona göre mutluluğun yurdu ne sürülerdir ne de altın. Demokritos, iyi yaşam için mutluluğa (eudaiomonia) önem ve öncelik vermektedir, çünkü kendi deyişiyle söylenirse “mutluluk da ruhundur, mutsuzluk da ve ruh, mutlu-mutsuz varlığın durağıdır.” Benzer şekilde Epiküros’un da önem verdiği şeyler zevk ve eğlenceden çok beden sağlığı ve ruh dinginliğine ulaşmaktır. Bu açıdan haz ve mutluluk konusunda benzer düşüncelere sahip olduklarını söyleyebiliriz.
Demokritos ‘a göre ruh atomlardan oluşmuş bir yapıdır ve bu yüzden bedenin ölümünden sonra dağılıp gider aynı şekilde Epikür ‘ün da materyalist bir bakış açısına sahip olmasından dolayı ruhun ölümlülüğü ve ruh göçü diye bir şey olamayacağını savunur. Ruhun da beden gibi ölümlü olduğunu söyler. Epikür’ün ünlü sözü “Ölümden korkmaz bilge kişi için anlamsızdır, çünkü yaşadığımız sürece ölüm yoktur, ölüm geldiğinde ise artık biz yokuz.”.
Demokritosla aynı düşünmedikleri bir konu ise kaderdir. “Tek gerçek, atomlar ve atomların hareketidir.” diyen ve atomların, bir engelle karşılaşmadıkları sürece dümdüz akıp gittiğini düşünen Demokritos’a karşı Epikür , farklı olarak atomların sürekli olarak farklı farklı yönlere hareket ettiğini söyler. Ve buna bağlı olarak da kaderi açıklar: “Bazı olaylar tanrının belirlediği değişmez yazgıyla, bazıları kontrol dışı gerçekleşen rastlantılarla, bazıları da bizim irademizle gerçekleşir.” Böylece insanların özgür istence sahip oluşu, doğa felsefesiyle temellendirilir.
Ona göre insan, mutlak ve kaçınılmaz bir zorunluluğun kölesi olamaz, kendi kaderini belirleyebilir. Elbette insan iradesi birçok içsel ve dışsal koşul tarafından belirlenmektedir; ancak insan bunlara rağmen kendi kararını verebilmekte, hatta içinde bulunduğu koşullar hakkında da kararlar alabilmektedir ve bu anlamda koşullarına mutlak anlamda bağlı değildir. Ayrıca Epikür yasaların bu kararları etkilemesine izin vermememiz gerektiğini de anlatır. Bunu şu sözleriyle açıkça belirtmiştir; “Kural insan için bir hapishanedir. Çünkü insanı hapseder ve onun özgürlüğünü elinden alır.”
KAYNAKLAR
İlkçağ Felsefe Tarihi Helenistik dönem felsefesi: Epikürosçular Stoacılar Septikler, Ahmet ARSLAN
T.C. ANADOLU ÜNİVERSİTESİ YAYINI NO: 2356, AÇIKÖĞRETİM FAKÜLTESİ YAYINI NO: 1353, Prof. Dr. Sevgi İYİ, Prof.Dr. Harun TEPE
Sokrates’ten Jakobenlere Batı’da Siyasal Düşünceler, Mehmet Ali Ağaoğulları