Birçokları gibi Sümer kralı Gılgamış da kahramanlığının tadına yaşamında varamayanlardandı. Ölümünden ancak yüzyıl sonra efsanevi bir kahraman olmuştu. Devi öldürmüş, Gökyüzünün Boğası’nı saf dışı bırakmış, tanrıça İnanna’nın romantik girişimlerini geri çevirmiş ve ölümsüzlüğü ararken, ölümlülüğünün kokusunun güneş tanrısını bile şaşırttığı tanrılar bahçesine varmıştı. Bu bildiğimiz en eski kahramanlık öyküsü, tarihsel Gılgamış kişiliği ölümünden 5000 yıl sonra bizlere kadar yankılanmıştır.
Gılgamış’a ait bulunan tabletler, Akadca’dan tamamıyla ayrı bir dil olan Sümerce olarak yazılmıştı. Fakat bunlar ayrı ayrı öyküleri kapsıyordu. Daha sonra gelen Babilliler bu öyküleri birleştirerek bir bütün destan haline getirmişlerdir. Destan birçok kez kil tabletlere kopyalanmıştır, bunlar da, kil tabletlerde hep olduğu gibi, parçalanmıştır.Eski Yakın Doğu’nun dört bir yanına dağılan parçalar, Sümerceden Asurcaya bir dizi dilde, MÖ 2100-612 döneminde yazılmıştır.
Günümüze kadar yapılan araştırmalara rağmen yine de metnin yüzde 60’i eksiktir. Ünlü Sümerolog Muazzez İlmiye Çığ metindeki eksiklikler ve pek çok tekrar yüzünden herkes tarafından şiir halinde okunması sıkıcı, anlaşılması güç olacağını düşünerek, destanı bir öykü şekline getirip Gılgamış destanının tümünü ve Gılgamış’a ait yazılan bütün konuları bir araya toplayarak yeniden ele almış okumanızı tavsiye ederiz.
Birçokları gibi Sümer kralı Gılgamış da kahramanlığının tadına yaşamında varamayanlardandı. Ölümünden ancak yüz yıl sonra efsanevi bir kahraman olmuştu. Devi öldürmüş, Gökyüzünün Boğası’nı saf dışı bırakmış, tanrıça İnanna’nın romantik girişimlerini geri çevirmiş ve ölümsüzlüğü ararken, ölümlülüğünün kokusunun güneş tanrısını bile şaşırttığı tanrılar bahçesine varmıştı. Bu bildiğimiz en eski kahramanlık öyküsü, tarihsel Gılgamış kişiliği ölümünden 5000 yıl sonra bizlere kadar yankılanmıştır.
Gılgamış Kimdir?
Destana göre Uruk şehrinin kralı olan Gılgamış, son derece akıllı, bilgili, gezmiş tozmuş, görmüş geçirmiş, san şeref düşkünü, acımasız biri. Babası kendinden önce kral olan, sonra Tanrılaştırılan Lügalbanda, annesi Tanrıça Nınsun’dur. Bu yüzden onun üçte biri insan, üçte ikisi Tanrıymış.
Gılgamış zamanında yazılmış bir belge bulunmadığı için yaşayıp yaşamadığı hakkında kuşkular var. Daha geç zamanda yazılan belgelerde onun hayal ürünü bir kimse olmadığına dair kanıtlar bulabiliyoruz.
Destanda korkunç yaratıklar, Tanrılar, insanlar iç içe; fakat yine de asıl konu insan.
Bir toplumun kahramanlık söylenceleri ve destanları, o toplumun üyelerine, uygun tavırları, davranışları ve o kültürün değerlerini öğretir. Heyecan verici bir macera öyküsü olmalarından başka, biz bu söylencelerde çok daha büyük ve görkemli biçimde, ama güçlerimizle olduğu kadar zayıflıklarımızla da kendimizi buluruz.
Gılgamışta şan ve şerefe düşkünlük, yalnızlık, arkadaşlık, sevgi, nefret, intikam, üzüntü, acı çekme ve ölüm korkusu gibi insanlığın bütün duyguları yansıtılmış.
Mitolojik kahramanlar toplumlarına yardımcı olan büyük işler yaparak insanlar için “ölümsüzlük” anlamına gelen ebedi bir üne sahip olmuşlar ve öteki insanlara kendilerine benzeme olanağı tanımışlardır. Bu yüzden Gılgamış da binlerce yıl Mezopotamya’da ve komşu ülkelerde sevilen bir destan olarak varlığını korumuş, her çağdaki insan onda kendini bulmuştur.
Gılgamış destanı kendinden sonra gelen Yunan, Hint ve Kuzey Avrupa destanlarına örnek olmuştur. Destan serüvenlerle dolu; fakat bu serüvenlerde Gılgamış yalnız değildir. Ona, bir yaban adamıyken bir tapınak fahişesi tarafından uygarlaştıran Enkidu daima arkadaşlık ediyor. Öyle bir arkadaşlık ki, birbirleri için canlarını verebileceklerdir.
Bir halk ozanı olarak Homeros’un, kendisininkilerden çok başka destanları anlatmış olması muhtemeldir.Akhilleus ve Gılgamış’ın, aynı kahraman modelini izlediği söylenebilir. Hatta Homeros, Gılgamış’ın iki baş kahramanı arasındaki yakın arkadaşlığın ilgi çekici bir fikir olacağını kavramış görünmektedir. Nitekim o da İlyada’da Patroklos’un önemini, Akhilleus’la aralarında bir ilişki kurulmasını sağlamak üzere artırarak, Enkidu ile Gılgamış arasındaki ilişkiye gönderme yapmıştır.
Gılgamış alışılmadık bir kahramandır, çünkü aradığı en önemli şeyin entelektüel bir amacı vardır: Bilgiyi elde etmek. Cesaret kadar, kaderine ulaşmak için büyük bir azim, sabır ve tahammüle de sahip olması gerekmektedir.
Fiziksel ölümsüzlüğü bulamasa da bizlere, insanın içinde ölümsüz olan yönleri olduğu gerçeğini bırakmıştır. Gılgamış gibi, yaşamda nelere değer vereceğimizi seçmeli,ölümsüz olan yönümüzü aramalı ve bu tercihleri yaparken özgür olmalıyız.
Kaynakça:
Bauer,S.W.(2013),Antik Dünya-İlk Kayıtlardan Romanın Dağılmasına Kadar.Alfa Yayınevi
Çığ,M.İ.(2015),Gilgameş,Kaynak Yayınları
Kramer,S.N.(1999),Sümer Mitolojisi.İstanbul: Kabalcı Yayınevi
Rosenberg, D.(2003), Dünya Mitolojisi.İmge Kitabevi