Bu yazımızda Simyacı kitabından derlenmiş metinleri bulacaksınız. Keyifli okumalar.

  Kitap Arka Kapak Yazısı:

Bu kitap, Engizisyon terörü ortasında çağların bilgeliğini korumak ve Hocasının Aşk mesajını yaşatmak için Ortaçağ karanlığında çalışan, Hermetik   Kardeşliğin bir üyesi, genç bir simyacı olan Pablo Simon’un heyecan verici hikâyesini anlatır.

 Engizisyon’dan kaçmak için kasabasından ayrılmaya zorlanan Pablo Simon Doğu’ya bir yolculuğa çıkar. Hindistan’da Gizli Bilimin anahtarlarını bulur   ancak o toprakların büyüsü yolculuğunun nedenini unutturarak onu orada tutar. Batı’da Giordano Bruno diye adlandırılan kişiyle karşılaşılaşıncaya   kadar… Kilisenin kendi dogmaları için bir tehdit oluşturan öğretilerini yaymasını engellemek için takip ettirdiği ve Pablo Simon’un sorusuna bir cevap   olarak rüyalarında gördüğü bir kişi.

   Pablo Simon onunla birlikte Hermetizm’in anavatanı olan Mısır’da durarak Avrupa’ya geri döner. Daha sonra Hermetik Kardeşlik’e yeniden katılır ve   işini yeniden üstlenir. Ancak düşmanları onu izlemeye devam ederler.

   Giordano Bruno’nun mahkûm edilmesi kalbinde bir nefret kaynağını doğurur: Bu onun patikasındaki son sınavıdır ve bu sınavda düşme noktasındadır… Ancak Doğu ve Batı’nın Okulları’nda aldığı eğitim onu tuzağa düşmekten alıkoyar. Artık kaderi yazılmıştır ve Hocası Giordano Bruno ve fanatizm ve cehaletin kurbanlarının çağı olan XVI. YY’ın diğer birçok filozofunun izinde devam eder.

 ****

 ” – Neden zincire vurulduğumu öğrenebilir miyim?

– İnsanoğlu ne garip bir yaratıktır! Bileklerine birkaç zincir bağlanmaya görsün, ya da bir iki gün hapsedilmesin, hemen serbest bırakılması için yalvarıp yakarmaya başlar, oysa tutkularının zincirine vurulup kötülüklerin, bilgisizliğin zindanlarına hapsolmakta hiçbir sakınca görmez. Yeryüzündeki yerini bir zindana çevirerek ızdıraplara tutsak olur, onlardan ayrılmamak için de elinden geleni yapar…”

*****

 ” – Gizemden korkma, kendini onun en gözde evladı say; şunu bil ki en büyük gizem, yani bilinmeyenin kökü, evreni harekete geçiren hareketsiz güçtür ve ona sadece akıl yoluyla erişilebilir. Hareket ile hareketsizlik, iyi ile kötü ve doğanın görünen ya da görünmeyen birbirinden farklı âlemleri, uygulama alanlarından ve ister istemez akla götüren uzun ya da kısa yollardan başka bir şey değildir. “

*****

 ” – İyilik, evrim zoruyla değişim geçirmiş kötülüktür, kötülük de geriye doğru evrime uğramış iyiliktir.

– O halde iyilik ve kötülük aslında aynı şey midir?

– İki tane öz birden olabilir mi? İki kesin güç aynı anda var olabilir mi?

– Bunun mümkün olmadığını biliyorsun. Asıl olan şey, zorunlu olan tektir. “

*****

 ” – İyi ve Kötü aynı şey, yani aynı özün iki parçası mıdır?

– Asıl olan öz bir tanedir, ama şimdiki zihinsel durumumuzla takdir edebildiğimiz kadarıyla, iyinin de kötünün de ötesindedir. Her türlü gösterinin, deyim yerindeyse, “ardında” dır. Her şeyi anlaşılır ve akla yatkına indirgemek isteyen akılcıların hoşuna gitse de gitmese de bu, doğada varolduğu bilinen bir gerçektir ve tasavvufi zahitlik bunun böyle olduğunu doğrular…”

*****

 ” – Pekâlâ, ama zekâ bir avantaj mıdır?

– Zekâ, bir meleke, insan için bir avantajdır, zira fiziksel, duygusal ve zihinsel araçları bunun için yeterlidir, ama bu hazırlığa sahip olmayan başka bir yaratık için durum böyle midir? Ateşli bir silah, bir insanın elinde savunma aracıyken, bir çocuğun ya da delinin elinde tehlikeli bir araç değil midir? “

*****

 ” – Zekâ, hayvanlar da dahil olmak üzere tüm yaratıklarda mevcut mudur, yoksa bir ödül olarak göklerden mi iner?

– Sevgili çocuğum, ırmak mı yatağını şekillendirilir, yoksa çukur yerlerin doğal uzantısı mı ırmağı oluşturacak kadar su toplayıp akıtır?

– Ne garip bir soru! Sanırım her iki etken de birbirini tamamlıyor.

– Doğru düşünüyorsun, ama sonuçta ırmak olacak su, daha önce gökten inmemiş miydi? Hem de varlıkların doğal gereksinimlerine, isteklerine yanıt oluşturan bir yasanın gereği olarak inmemiş miydi? İşte sorunun yanıtı burada: Bulutlardaki su zekâdır, ya da evrensel akıldır; ırmak insanın aklıdır, içine girip aktığı yatağı da insanın araçlarıdır. “

*****

 ” – Nasıl bu kadar cesur olabiliyorsun?

 – Çünkü tanrısallığa karşı bilgi ve sevgiyle doluyum. “Bana” ne olabilir ki? Ateş, etten yapılmış bu giysiyi yok edebilir, ama bana dokunmaz. Ben kendimi bedenimle değil, hiçbir kötülüğün erişemeyeceği ölümsüz ruhumla özdeşleştiriyorum. Platon bunu açıkça öğretmektedir: Bu tamamen bilincin sabitleştirilmesi meselesidir, sevgili dostum.”

*****

 ” – Allah aşkına söyle, nasıl bu kadar rahat konuşabiliyorsun? Acıyı yok edebilir misin?

 – Edebilirim, ama bunun ne yararı var ki? Gücümü, insanlığa yardım edebileceğim ve efendimize daha yakın olabileceğim yüce dünyalara doğru yükselmeye saklamalıyım. Acı çekmek günahların bedelini ödemektir. Acılar, insanın içindeki güçleri salıverir ve yeniler. Acısız doğum olabilir mi? Manevi hayatta doğmak da aynı şekilde kan ve gözyaşı gerektirir…”

*****

 ” – İçinde hiçbir korku yok mu?

 – Önemli olan bu değil, korkunun bizi içine almasına engel olmaktır. İnsanoğlu, zaaflarının bile efendisi olmalıdır…”

*****

 “…İnsanların en büyük hatalarından biridir bu; neyi nasıl yapacaklarını bilirler, ama zamanı geldiğinde sanki bilmiyorlarmış gibi davranırlar. Gördüğün gibi, sorun daha fazlasını bilmekte değil, bildiklerini yaşayabilmektedir. “

*****

 “…İnsanlar vücutlarına bakarlar ve ‘bu, benim’ derler, hâlbuki bu ‘ben’, hizmetkârlarının hiçbiriyle özdeşleştirmemelidir kendisini. Böylece, bir kez azat oldu mu, Nirvanaya erişir, yani peşpeşe gelen yeniden doğmaların nedeni olan her türlü kaba davranıştan, tutkudan, ruhsal çekişme ve üzüntülerden uzak olarak sevginin bağrında ve Tanrının zihninde saf ve temiz bir etkinliğe ulaşır. Bu dünyada yaşamak istediğiniz sürece burada yaşayacaksınız, zira insanın arzuları, onun gelecekteki yolunu çizer.”

*****

 ” Ruhun erdemleri de yaşayan varlıklardır, sevgili çocuğum; şayet beceriksizce teşrih edilirse ve parçaları zamanında birleştirilmezse hepsi ölür ve zahmetler de boşa gider. İnsanların en kötü yanı, basiretli davranamamalarıdır; çok defa, sadece çekirdek ve kabukları kalmış bir meyveden daha fazla et çıkarmaya çalışırlar. Olmaz. Bir çeşme bize her şeyini verdiği zaman, daha fazlasını verecek bir başkasını aramalıyız, zira biz çeşmelere değil, onlardan akan suya aşığız… Tanrısallıklarından dolayı kişileri değil, kişiler aracılığıyla tanrısallığı sevmeliyiz.”

*****

 ” Ruh ne doğar, ne de ölür, sadece onun gizemli görüntüleri ve suretleri doğup ölürler. Her şey hayaldir, gerçeği yok eden geçici bir çizgi oyunudur. “

*****

 “…Kendinden başka hiçbir şeyden korkma. Bu çöl denizdi ve bu denizden, bitki ve insan çiçeklerinin yetiştiği adalar ve kıyılar çıktılar. Zamanın dönmesiyle çöller şehirlere, kudretli ülkeler de çöllere dönüştüler. Hiç kimse karma’ dan kaçamaz!.. Hastalıkları yenebilen, denizin dibine inebilen ve yıldızlara ulaşabilen en mağrur uygarlıkların bile, ahlaklı, iyi yürekli ve maneviyatçı olmadıkları takdirde eninde sonunda düştüklerini ve barbarlaştıklarını göreceklerdir…”

*****

 ” İnsanların büyük bir çoğunluğu için, dışarıda havanın soğuk ve pek az kimsenin bu kadar rahat olduğunu bildikleri zaman içerideki ocağın ateşinin daha sıcak gelmesi normaldir. Aynı şekilde ızdırap da, başka biri daha onu paylaşıyorsa, ‘ daha az acı verir ‘; tek gözlü bir adam için, oradan geçen bir âmâyı görmek kadar güzel bir şey olmaz. Ama bir filozofun bu tür duygulara kapılmaması gerekir; aksine, kendisi ısınırken üşümekte olan biri varsa acı çekmeli, ya da herhangi bir varlığın bir derdi varsa, kendisi bu dertten muzdarip olsa da olmasa da, onun halinden ızdırap duymalıdır. “

*****

” Her hareketin ve her hareketsizliğin içinde, kendilerini belli etmeyen görünmez düşmanlar saklanır. ‘Dar yol’ gerçekten de zor bir yoldur! Gizemlere ulaşmaya istekli olan biri için en önemli şey kavrama ve sağgörü yeteneğidir. Kötülük, yani ‘daha az iyi olan şey’, gaddarlığını yitirdikçe akıllı olmaya başlar…”

*****

 ” Nirvanaya pek çokları erişebilir, ama isteklilerin en sonuncusu da oraya girinceye dek, hiçbiri onun zevkine varamayacaktır. “

*****

” İnsanlık da yaşam ırmağı üzerinde seyreden bir gemidir… Eğer sizin topraklarınızı işgal ederlerse kendinizi savunun, ama nefretle değil… Nefretin tohumları felakette yeşerir. Etki, daima tepkiyi doğurur. Şiddete başvurmayın, er veya geç onlar da size karşı şiddet kullanmayacaklardır… Tanrının yasası adildir ve onun gözünde ‘seçilmiş insanlar’ yoktur; onun adaletinin yanında güneş bile sönük kalır. “

*****

” Vücudunun seni aldatmasına izin verme; sen, senin vücudun değilsin. Sevgi ve aklın büyük yasasından uzakta yaşayanlar yalnız değildirler, etrafları tutkular, korkular, nefretler ve diğer korkunç canavarlarla çevrili olarak kötü arkadaşlarla birliktedirler. Ama kendini bunlardan kurtaran insan, nispeten yalnız kalmaya başlar; ona arkadaşlık eden tutkular azaldıkça, her şeyin içindeki ‘ben’ i bulmak için kendi ‘ben’ ine döner, oradan da ‘âdem-i ben’ e…”

*****

” Varlıklar arasındaki sevgi, onların etten yapılmış giysilerinin ve bunların süresinin ötesine geçer. Manevi beraberlik soylu ve temiz bir halka oluşturduğu zaman, hiçbir durum onu etkilemez, bunun bilincinde olan kimse acı çekmez.”

*****

Aramıza Katılmak İçin Aşağıdaki Linkten Kayıt Yaptırınız:

 * Felsefe Seminerleri

gtag('config', 'AW-802439404');