Aktiffelsefe- Platon ’un Şölen Diyaloğunda Sevgi Ve Güzellik Felsefesi

Sokrates’in Savunması ve Devlet adlı eserleriyle adını sıkça duyduğumuz Platon, son zamanlarında Diyaloglar adlı bir eseri de bırakmıştır bizlere. 

Bu kitapta bazı kavramları ele almış, Sokrates’i konuşturarak düşüncelerini ifade etmiştir.  Diyalogların hemen hepsi bir karara bağlanmamış olarak son bulmuştur. Zaten, diyaloglarda anlatılmak istenen, yani verilmek istenen mesaj bu  ‘irdeleme’ işidir.

Bu diyaloglardan biri de orijinal ismi, Symposion olan Şölen diyaloğudur. Şölen diyaloğunda Platon, sevgi konusunu ele almıştır. Zamanın seçkin kişilerini sevgi hakkında konuşturmuş ve sonra da çok sevdiği hocası Sokrates’i konuşturarak sevgiyi tanımlamaya çalışmıştır. 

Bu özelliği ile Platon, sevgiyi bir sorun olarak kaleme alan ilk filozoftur. 

Herkes sevgiyi pragmatist bir biçimde ele alırken, o, sevginin özünü açıklamaya çalışmıştır.  Bunu yapacak kişinin de filozof olacağını dile getirmeye çalışmıştır ki zaten Platon ilk defa bu diyaloğunda bir filozof tanımı yapmıştır. 

Ona göre filozof:

“Bilgisizlik ile bilgililiğin arasındaki yolda didinen, bilgelik sevdalısı biridir”

Hep birlikte kitabın içine girecek olursak ; aslında şölen diyaloğunu duyan üçüncü bir kişi anlatır bizlere konuşmayı. Sokrates ve dönemin ünlü isimleri, ünlü Yunan tragedya yazarı Agathon’un evinde toplanmışlardır. Burada sevgi üzerine konuşmuşlar ve daha sonra Sokrates de konuşulanları bir başka isme anlatmıştır. O isim de duyduklarını anlatmıştır bizlere ve yanındaki arkadaşına.

Sokrates ve arkadaşları faydasız ve sadece zevk üzerine kurulan bir toplantı olmasını istememişlerdir. Bu yüzden bir konu seçip onun üstünde konuşmaya karar vermişlerdir. Sevgi konusunu…  Ve başlamışlardır sırayla sevgi hakkında konuşmaya, daha doğrusu sevgiyi övmeye.

Sırasıyla herkes övmüştür sevgiyi. Ve sonra sıra Agathon’a en son da Sokrates’e gelmiştir. Agathon da diğer herkes gibi bir Tanrı olarak görmüştür sevgiyi. Tanrıların en iyisidir demiştir ona. İçinde kötülük barındırmayacağını belirtmiştir. Ve sonra Sokrates, kendi konuşmasına başlamadan önce Agathon ile soru cevap şeklinde bir konuşmaya girmiştir. Bu soru cevaplardan sonra Sokrates başlamıştır konuşmasına.

Diyaloğa asıl karakterini kazandıran, Sokrates’in “Sevgi üzerine ne biliyorsam, ondan öğrendim” dediği Mantineialı Diotima’nın görüşleridir.  

Diotima şölende yoktur. Sokrates onunla daha önce arasında geçen konuşmaları nakletmiştir. Nakledilen konuşmalarda, Sokrates, kendisine sevginin ne olduğunu soran Diotima’ya -Agathon’un o anda orada dile getirdiği gibi- sevginin, “güzelliğin sevgisi” olduğunu söyleyerek cevap vermiştir: Sevgi, güzellik sevgisidir, güzelliğin sevgisidir, “çirkinlik sevgisi diye bir şey yoktur” çünkü. 

Böylece, sevginin açıklanması konusunda kendisiyle ilgi kurulan ilk kavram güzellik olmuştur.

Sevgi, güzelliğin ve iyiliğin dışında düşünülmemiştir. Ancak Diotima, Sokrates’in bu görüşüne karşı çıkmıştır. Çünkü ona göre sevgi, kendisinde olmayanı istemektir.

Sokrates’in görüşünü kabul edecek olursa sevginin istediği şey güzellik olacaktır. Diotima’ya göre bu durumda da sevgi güzellikten yoksun olacaktır. Oysa sevginin güzellik ve iyilikten yoksun olması mümkün değildir.

“Öyleyse, güzel olmayan çirkin, iyi olmayan kötüdür deme. Sevgi de böyle. Onun için iyidir, güzeldir demediğine göre, çirkindir, kötüdür de deme, ikisi arası bir şey olarak düşün Sevgi’yi.”

Sokrates’in “güzelliğin sevgisi” tanımını kabul etmeyen Diotima, sevgiye yeni bir tanım bulunması gerektiğini belirtmiş ve sevginin, “doğurmanın, güzel içinde yaratmanın sevgisi” olduğunu söylemiştir.

“Yaratma gücüyle yüklü bir varlık, güzele yanaştı mı, ferahlar, genişler, sevinçten taşar, doğurur ve çoğalır. Çirkine de rastladı mı, tersine kasvet basar içini, tıkanır, duraklar, büzülür, doğuracak yerde içinde kalan yükü taşımanın derdine düşer”

Diotima, sevginin, neden doğurma ve yaratma sevgisi olduğunu şu şekilde açıklamıştır: “Çünkü doğurma, sonsuzluğa götürür, ölümlüyü, ölümsüz eder.”

Diotima’nın açıklamasında ölümsüzlüğe duyulan derin istek vardır. İnsanın, yeryüzünde sergilediği güzeli arama, onunla birlikte olma eğilimi ile, dünyasal varlığının faniliği içinde, sonsuzluk ve ölümsüzlük özlemini yansıtmıştır.

Diotima, ölümsüzlük isteğine bağlı olarak, doğurma ve yaratma konusunu iki farklı açıdan ele almıştır. Bunlardan ilki, bedeninde bereket taşıyanların sevme, doğurma, kendi canlarından yeni canlar dünyaya getirme biçimi, biyolojik olarak üreme tarzlarıdır. Diğeri ise canında bereket taşıyanların kendi ölümsüzlüklerini eserde, işte, eylemde ve erdemde ortaya koymalarıdır.

Diotima can güzelliğini beden güzelliğinden üstün tutmuştur .

“Bundan sonra yapacağı şey, can güzelliğini beden güzelliğinden üstün görmektir. Değerli bir can, bedendeki pırıltısı sönük de olsa, sevgisini coşturmaya yetmeli; ona kendini verip gençlerin yükselmesi için söylenecek en güzel düşünceleri aramalı, bulmalıdır”

Düşünce ve eylem güzelliğine ulaşan kişi daha sonra da en yüksek bilgiye yani sevginin ve güzelliğin özüne ulaşacaktır Diotima’ya göre. Bunun için de çeşitli aşamalardan geçecektir. Şöyle demiştir Diotima Sokrates’e:

“Sevgi dünyasına ulaşmanın doğru yolu budur: Bu dünyanın güzelliklerinden başlayacaksın, hiç durmadan basamak basamak yüce güzelliğe yükseleceksin, bir güzel bedenden ikisine, ikisinden bütün güzel bedenlere, sonra güzel bedenlerden güzel işlere, güzel işlerden güzel bilgilere, güzel bilgilerden de sonunda bir tek bilgiye varacaksın: Bu bilgi de o tek başına var olan salt güzelliğe varmaktan, asıl güzelin özünü tanımaktan başka bir şey değildir. 

İnsanın salt güzellikle karşı karşıya geldiği o an yok mu, sevgili Sokrates işte yalnız o an için insan hayatı yaşanmaya değer!”

İşte böyle bahsetmiştir Platon, sevgiden Şölen adlı eserinde. Göreli güzellik düşünce güzelliğine, düşünce güzelliği eylem güzelliğine, eylem güzelliği mutlak güzelliğe gider kitapta. Güzelliğe tutulmak, sevginin kılavuzluğuna girmektir. Bu kılavuzluk sayesinde, kişi, en alt basamaktaki göreli güzellikten en üst basamaktaki mutlak güzelliğe kadar aşama aşama ilerler, gelişir.

Varlığı baştan sona tanıyarak olgunlaşır. Bu olgunlaşma süreciyle birlikte kişi kendi faniliğinden vazgeçer ve ebediliğe yönelir.  Sevginin bu gücü sayesinde insan mutlak güzelliğe ulaşır ve ebedi bir varlık olarak kalır. 

Sevginin gücüyle ebediliğe ulaşmak dileğiyle… 

KAYNAKÇA:

Platon. (2021) Şölen. (Çev. Azra Erhat). İstabul: İş Bankası Kültür Yayınları

Taşdelen V. Bir Güzellik Ve Sevgi Felsefesi: Platon’un Şölen Diyaloğu İle Fuzûlî’nin Leylâ Ve Mecnun Mesnevîsinin Karşılaştırılması

Ekinci Y. Platon’un Şölen Diyaloğu Üzerine Bir İnceleme ve Diyalog İçerikleri

Aktiffelsefe Araştırma Grubu


Doğu ve batı felsefelerini ve kültürlerini incelediğimiz felsefe seminerlerimize katılmak isterseniz de buraya tıklayarak ücretsiz kayıt yaptırabilirsiniz. Bu arada seminer konularımızı incelemek için Felsefe Seminerleri sayfamızı ziyaret edebilirsiniz.

İlginizi Çekebilecek Diğer Yazılarımız:

gtag('config', 'AW-802439404');