Merhaba Bilgelik Sevdalıları;
Bugün sizlere kolanın tarifinden bile daha gizemli bir tarif vereceğim. Zaten çekirdek çitlerken, ağzımızın tadı değişsin diye içtiğimiz şey ne kadar gizemli olabilir ki?
Ama merak etmeyin vereceğim tarif böyle koftiden bir tarif değil zaten.
Hatta öyle ki insanlık, tarih boyunca bu tarif üzerine düşünmüş taşınmış, kimileri bulmuş şaşırmış, kimileri ise hiç umursamamış. Bazıları tarife bir şeyler eklemiş bazılarıysa aksine çıkarmış. Anlayacağınız pek çok usta aşçı bu tarifi hazırlamış, hepsi de kendince biraz yorumlamış.
Evet, kalemlerinizi ve kağıtlarınızı hazırladıysanız tarifi vermeye başlıyorum. Ha, pardon. Deminden beridir tarif aşağı tarif yukarı konuşuyorum başka da bir şey demiyorum.
Haliyle soracaksınız bu neyin tarifi diye ama siz sormadan ben söyleyeyim, bugün size “mutlu bir hayatın” tarifini vereceğim.
Fakat “mutluluk” kavramının kişiden kişiye değişen anlamları var, bu sebeple nasıl bir mutluluk diye sorabilirsiniz zira ben de aynı soruyu soruyorum. Ancak bu sorunun cevabını bulabilmek için biraz geriye gitmek gerek.
İnsan her eyleminde iyiye ulaşmayı dolayısıyla da ulaştığı noktada mutlu olmayı ister. İnsanoğlunun bu iki temel isteği bizi etik felsefesinin doğuşuna kadar götürür.
Demokritos ve Mutluluk
İnsanın mutluluk arayışını ilk ele alan kişi usta şef Demokritos’tur. Bu arayışa olaylar karşısında, diğer insanlar ile ilişkilerimizde “doğru” tavrın ne olduğunu düşünerek başlamıştır.
Amacı kişinin yaşamında sonsuz iç dinginliğine, huzur ve esenliğe ulaşmasının yolunu bulmaktı. Çünkü insan ancak böyle mutluluğa ulaşabilirdi.
Buradaki mutluluk, yüzeysel anlamda haz duyma ya da iyi hissetme durumu değildir.
Ruhun sarsılmaz ve “iyi durumda olma” halidir. Böylece Demokritos’a göre insanın yapacağı en doğru şey; hayatı olabildiği kadar çok neşeyle ve olabildiği kadar az sıkıntıyla geçirmektir.
Şef Demokritos hayatı olabildiği kadar çok neşe ve az sıkıntıyla geçirmek için “duygulanımları” yenmeyi öneriyor.
Peki bu duygulanımlar da neyin nesi?
Kısaca kişinin olaylar karşısında içine düştüğü duygu durumları diyebiliriz. Söylemesi kısa ama önemi uzun ve derin zira bu duygulanımlar mutluluğumuzun ön koşulu olan iç sarsılmazlığımızı tehdit eden başlıca etkenlerdir.
Şefin bir diğer tavsiyesi de ruhta hiçbir korkuya, boş kuruntuya ve tutkuya yer vermemek, ölçülü ve dingin bir hayat sürmek.
İşte tüm bunların gerçekleşebilmesi için de kişinin aklını ve düşünme gücünü geliştirmesi gerekir.
Peki akıl ve düşünme gücünün mutlulukla ilgisi nedir Şef Demokritos?
“Akıl ve düşünme gücü, duygulanımlar karşısında bağımsız olmayı, hazlar arasında doğru seçim yapabilmeyi, acıdan kaçınabilmeyi sağlar.”
Demokritos duyusal hazdan çok düşünsel hazza önem vermiştir. Yani mutluluk gelişigüzel hazza değil ruhun iyi durumda olmasına bağlıdır.
Elbette ki “mutlu hayat tarifi” için haz gereklidir ama tarif için gereken hazzı, gelip geçici topraklardan değil ölümsüz topraklardan toplamak lazım geliyor. Şef Demokritos bunu kendi sözleriyle şöyle dile getirmiştir:
Büyük hazlar güzel eserlerin temaşasından doğarlar.
Demokritos
Ölçülülük
Evet, mutluluk hazla ilgilidir ancak mutlu bir hayat için hazdan çok daha önemli bir şey vardır ki o da ölçülülüktür.
Hazlarımız iç dünyamızı sarsabilir ancak tarifimizin de önemli bir malzemesi. Aslında işin sırrı her tarifte olduğu gibi ölçüde saklı.
Akıl
Ölçülülük öyle marketten satın alınabilen bir şey olmadığı için ona ancak ve ancak aklımızla sahip olabiliriz.
Yani dostlarım eğer bu işe kalkıştıysanız dolabınızda mutlaka büyük bir şişe akıl bulundurmalısınız.
Evet acemi aşçılar, sanıyorum ki tarifimizi gerçekleştirebilmek için gerekli bilgileri topladık. Hadi şimdi işe koyulalım.
Öncelikle dolabınızda bulunan bir şişe aklı son damlasına kadar için. Size tavsiyem kendi çabalarınızla temin ettiğiniz aklı kullanmanızdır. Zira dışarıdan elde etmeye çalıştığınız aklın etkisi pek uzun sürmez.
Ne demiş atalarımız; herkesin aklı kendine. Ya da dememişlerdir. Pek emin değilim.
Neyse bir şişe aklı kafanıza diktikten sonra hemen mutfak gereçlerinin içinde olduğu çekmeceye ulaşın. Evet önünüzde birçok seçenek var ve göze hoş gelenin o koca kepçe olduğunu biliyorum ama biraz bekleyin lütfen.
İçtiğiniz şey kanınıza karışsın, sonra o kan beyninize ulaşsın. Akıl beyne hakim olduğunda işinize yarayacak olanlar çekmecenin içinde adeta parıldar.
Hamurun büyüklüğü kişiden kişiye değişebilir. Bu yüzden malzemeler için kullanacağınız ölçüyü size bırakıyorum.
Ancak malzemeleri içine koyacağınız kaba gelecek olursak size tavsiyem kabın boyutu, kullanacağınız malzemenin miktarıyla dengeli olsun. Zira kap küçük ve malzeme çok olursa veya kap büyük ve malzeme az olursa, tarif imkansız hale gelir.
Şimdi önünüzdeki kabın yarısını neşeyle doldurun. Sonrasında ise gelip geçici ve yüzeysel olanları ayıklayıp sadece düşünsel olanlarını bıraktığınız hazların tamamını kabın içine dökün.
Şayet hazları ayıklamaz ve ölçüsüz bir şekilde tarife ekler iseniz hamurunuz acı olur ve gereğinden fazla duygulanımla kabarır. Hamur kabınızdan taşar ve sonuçta ziyan olur. Bu yüzden hazzı, hamurumuzu acılaştırmayacak miktarda koymalıyız.
Ayrıca unutmayınız ki gelip geçici hazlardan yapılan bir hamur daima kaygı kokar. Şimdi hamurunuzun pütür pütür olmasını istemiyorsanız, kabınızı sarsmadan malzemeleri karıştırın. Önceden öğrendiğimiz üzere sarsılmazlık tarifin başarılı olabilmesi için önemli faktörlerden biri.
İç dinginlik
Artık hamurlaşan malzemelerinizi yoğurmanızın zamanı geldi. Gönül isterdi ki hamurunuzu kulak memesi kıvamına kadar yoğurmanız yeterli olsun ama o kadar da kolay değil. Hem sanırım herkesin kulak memesi de aynı kıvamda değildir.
Burada hamurumuzu iç dinginliği kıvamına gelene kadar yoğurmanız gerek. Biliyorum iç dinginliği öyle kulak memesi gibi elle tutulur bir şey değil. Bu yüzden bu kıvamı tutturamamaktan korkuyor olabilirsiniz ama korkmanıza gerek yok. Doğru yapıp yapmadığınızdan emin olmak içinizi dinleyin. Şayet içinizde sonsuz bir huzur hissediyorsanız olmuş demektir. Hamur bu kıvama gelene kadar kollarınız epeyce yorulacak belki ama emin olun buna değecektir.
Evet acemi aşçılar tarifimiz bitti sayılır. Eğer buraya kadar verilen yönergeleri doğru bir şekilde uyguladıysanız hamurunuz hazır demektir.
Geriye sadece hamurun üstünü sıkıntı tozları kaplamasın diye örtmek ve bir ömür mayalanmaya bırakmak kalıyor.
Sonrasında da afiyetle mutluluğunuzun keyfini çıkarın:)
İlginizi Çekebilecek Diğer Yazılarımız
FELSEFE SEMİNERLERİMİZE KATIL
(0505) 730 02 91