Maya’ nın oyunlarından nasıl kurtulabiliriz?
Maya’nın oyunlarını neden anlamamız gerekir?
Acılarımızdan nasıl kurtuluruz?
Niçin evrimleşmemiz gereklidir?
Mutluluğa ve ideale giden yol nedir?
Delia Steinberg Guzman’ın Maya’nın Oyunları kitabı evreni ve kendimizi tanımamıza, içimizdeki filozofu uyandırmamıza yardımcı olacaktır.
************
Maya yanılsamayı temsil eden eski bir doğu tanrıçasıdır. İnsanların onun gizli yasalarını kolaylıkla keşfedememesi için doğanın her şeyi örtmek üzere kullandığı bir örtüdür… Çabalarımızı Maya’nın oyunlarına harcamak ve en büyük umutlarımızı ona bağlamak, acıyı tanımak demektir.
*****
Maya’nın oyununu bilmek insani bilinç kazanmaktır. Maya’nın oyunlarından kaçınmak; Tanrı’ ya varmış olmak, insan seviyesini ve onun gereksinimlerini aşmış olmaktır… Bilgi şeylerdeki kötülüğü ve çirkinliği ortadan kaldırır. Bilgi ile birlikte Maya’nın oyunları hayatın tadıdır.
*****
Kendimizi ne kadar yalnız hissedersek bu üzüntü duygusunu silmek için yanılsamanın oyunlarına o kadar çok teslim oluruz… Yalnızlığı gideren nicelik değildir: Çokluk tıka basa doldurur ve kalite kaybolur çünkü varlıklar tek bir özden çoğaltılmıştır. Az ve iyi olanın yanında hem derinliğe hem de yüksekliğe sahip olanı aramak gerekir.
*****
Yaşam ve ölüm paranın iki yüzüdür ki bu para ‘Hayat’ın kendisidir. Burada olan bizler bir yerden geldik ve başka bir yere yöneliyoruz fakat asla var olmayı bırakmadan… Hiçbir şey kaybolmaz, her şey dönüşür… Tüm doğa dönerek oynar… Rastlantısallık yoktur… Maya’nın sürekli oyunu mevcuttur. Maya ile oynayarak kör bir şekilde yaşamak ve ölmek mi yoksa oyunun kurallarını bilerek yaşamak ve ölmek mi?..
*****
Taşlar Maya’nın oyununun bir kısmını oluşturur çünkü bedenleri vardır… Taşların da kalbi vardır. Onlar üzerinde yürüdüğünüzde, yüzeyleri üzerinde elinizi kaydırdığınızda, dirence ve bekleyişin sonsuz sabrına sahip olan canlı bir varlık karşısında olduğunuzu hatırlayın.
*****
Hiç dikkatli bir şekilde bir ağacı gözlemlediniz mi? Gövdesi bizim bedenimiz gibidir. Bu gövdeden kendini toprağa gömen hassas ayaklar ile göğe doğru yükselen hassas kollar çıkar… Ağaçların başı yoktur… Henüz düşünememektirler fakat bununla beraber hissederler. Bir ev bitkisinin güzelliği büyük ölçüde ona davranışımızdaki hünere ve sevgiye bağlıdır.
*****
Hayvanların zihinden yoksun olduğu, akıl yürütemedikleri söylenir. Aslında hayvanlar muhakeme yetilerinin olmayışının dezavantajını yaşıyor olmaktan çok bundan yararlanırlar… Zihin olmaksızın güdü ve duyu hayvanlarda tüm yalınlığı ve doğallığı içerisinde belirir.
*****
İnsan belki de Maya’nın oyunlarına en fazla kapılan varlıktır… Maya, ebedi kararsızlık içerisinde olan insanlarla oynar ve daha iyi oynayabilmek için de dengesizlik duygusunu giderek artırır… Maya, var olmayanı görmemizi sağlayarak duyularımızla ve körpe zihnimizle oynar…
******
Kavramak için görmek yeterli değildir. Anlayış ve bilgelik eksikliği, görüşü önemli ölçüde azaltır… İçsel uyanışın kendini göstermeye başladığı kimseler için ise doğa sınırsız bilgi sunan açık bir kitaptır… Doğada her şey titreşir, şarkı söyler. Hiçbir şey durgun değildir. Her şey bir yere yönelmiştir, kendi yazgısını yerine getirir…
*****
Mevsimlerin kurulu bir ritme göre her zaman İlkbahar, Yaz, Sonbahar ve Kış olmak üzere aynı sırada birbirini izlediği kimsenin dikkatini çekmez… Kendi yaşamlarımızı mevsimlere çok benzer bir döngüye sahip olduğunu algılayamamışızdır… Mevsimler yorulmaksızın döner; insan ise kendi ölümsüzlüğünün bilincine erişene kadar Maya’nın kendi ölümüne ilişkin oynadığı oyunu acı ile izleyerek bilinçsizce döner…
*****
İnsan öyle düzensizdir ki gündüz ve gece kuralı olmasa iki uçtan herhangi birine kapılırdı: tamamen uyuşukluğa veya kontrolsüz hareketliliğe… Faydalı uğraşların eksikliği, içgüdülerin ve düşük duyguların aşırı gelişmesine yol açar ki bu, günün her saatinin her zaman fazla çaba gerektirmeyen yeni hazlar ve psişik zevkleri düşleyerek harcanması demektir. Bu psikolojik ‘gece’ ölüme çok benzer; bilinç sanki hayata gelmemişiz gibi uykudadır.
*****
Tüm canlı varlıklar gibi Dünya’nın da bir ruhu ve bir bedeni vardır. Kendi ruhumuzu tanımamız güç olduğundan diğerlerininki hakkında bir şeyler bilebilmemiz zordur… Dünyada hayat vardır çünkü hayat onda filizlenir… Bedenlerimizde ondan gelmeyen hiç bir şey olmadığına göre bedenimizin canlı olduğuna inanıyorsak toprağında canlı olduğunu kabul etmeliyiz. Hareketsiz olan bir şey, bir canlı oluşturabilir mi?
*****
Deniz gezegenin yaşamsal, tuzlu, hem enerji dolu hem de güç verici olan kanı gibidir. Denizde suyun her çeşidi toplanır… Su, suyu çeker; Maya’nın oyunu da burada yatar. Bununla birlikte suların da evrim seviyeleri vardır. Sular, en minik damlanın, okyanusların en büyüğünün büyüklüğü ile aynı öze sahip olduğunu bilir. Böylelikle küçük damla, tanrısı’nın, kendi mükemmeliyet ereğinin peşindedir ve okyanusuna ulaşmayı arzular.
*****
Hava canlıdır. Yaşamını her köşeye taşıyarak gelir ve gider. Toprağa ve denize nüfus eder. Taşlarda, bitkilerde, hayvanlarda, ve insanlarda bulunur. Yasalarını bilir ve bunları yerine getirmede rolünü oynar. Şarkı söyler, zevk alır, güler ve ağlar: O tatlı heyecandır, yıkıcı tutku ve yüce duygudur…
*****
Ateşin yalnızca temelinde bir destek noktasına ihtiyacı vardır ve bunun dışında tüm hareketleri dikeydir. Bu hareketler yüksekliği arzulayan ebedi bir dans, kendini ifade etmesi ile ilişkili olan bedenden güçlükle destek olarak tanrısını yukarıda arayan insani tinselliğin bir miktar daha tamamlanmış bir benzeridir.
*****
Her şey titreşir. Tüm evren hareket halindedir… Eylem amaçlı harekettir (tüm hareketler gibi) ve bu amaca doğru yönlendirilerek düzenlenir; önceden düşünülmüş bir harekettir (tüm hareketler gibi) ama bu kasıtlı bir bilinç ile gerçekleştirilir… En iyi eylem karşılık beklemeksizin gerçekleştirilen doğru eylemdir… Eylem söz vermektir ve söz vermek bilincin bir üst halidir. Bu bilinç hali, sorumluluklardan kaçmaya çalışmaz…
*****
Duygular rastlantısallığın meyvesi değildir… İyi bir duygu için en iyi besin hangisidir? : Sadece bir kaç damla hoşgörü… Kendimiz gibi sevdiğimiz şeylerin de mükemmel olmadığını bilmek. Bu mükemmel olmayan yönlerin düşüncelerimizi bozmasına izin vermeden onları kabul etmek. Önce kendimizden başlayarak sevdiğimiz şeylerdeki bu mükemmel olmayan yönlerimizi yavaş yavaş daha iyi duruma getirmek… Bir duygu öldü mü? Korkmayın, hiçbir şey ölmez. Kendi psişenize varıncaya dek her şey dönüşür…
*****
Zihnimizin oynayış, işleyiş şekline ne kadar dikkat etsek azdır. Bu oyunun kurallarını bilmek ve düşüncenin yok olmaya yüz tuttuğu yerde müdahale edebilmek zorunludur. Düşüncelerin yasası birleşmek ise iyi, güçlü, pozitif fikirleri birleştirmeye çalışalım; kötü düşüncelerin birbirlerini tamamlamalarına izin verirsek ve bunlar dış dünyadaki benzer her şeyle kendi bildikleri gibi ilişkiye geçmeye devam ederlerse insan olma, düşünen varlıklar olma özelliğini kaybederiz… İdealler büyük itici güçlerdir. Bunlar, her gün iyi fikirlere ve doğru düşünceye ilham veren güçlerdir; daha soylu duygularla daha adil eylemlerin ilhamlarıdır.
*****
Sezgi, seçici ve ikna edici kapasiteyi içeren doğrudan kavrayıştır… Sezgide şüpheler, gereksiz sapmalar yoktur. Bir sezgi zihne, duygulara bürünmüş ve uygun bir biçimde canlandırılarak eyleme dönüşen bir fikir biçiminde ulaşılabilir. Sezgi her zaman karşılığında bir eylemle son bulur… Sezgi ruhun gözleri ile görmek ama bedenin elleri ile yapmaktır…
*****
İrade en üstün güç, tüm evreni harekete geçiren büyük itkidir… İrade yalnızca istemek değildir; aynı zamanda istenileni yapabilmektir. Eylemle sonuçlanmayan bir irade, kendini harcayan bir güç, toprakta yeşermeyen bir tohumdur. O, asla denize ulaşmayan bir nehir veya ışığı ve ısısı olmayan bir ateş gibidir.
*****
Toplumun ihtiyacı biyolojik olarak hayatta kalmaktır… Toplumsal oyunda eşitlik yoktur. Hayat yarışında kimileri daha iyi olduklarından değil daha fazla yürüdüklerinden, daha fazla acı çekip öğrendiklerinden dolayı diğerlerinden daha fazla evrilmiştir… Eşitsizlik kötü değildir. Aksine anlamlı bir birlik oluşturuncaya kadar oyunun tüm farklı parçalarını uyumlu bir şekilde kullanmayı bilen iyinin bir ilkesidir…
*****
İnsanlar her yeni deneyimde daha büyük bir mükemmellik arayışı ile yaşamın tuhaf soluk alış verişleri uyarınca oyun için gruplaşır, yüzleşir ve ayrılırlar. İnsanlar birleşir; çünkü karşılıklı bir yardıma ihtiyaçları olduğunu keşfederler ve hemen ardından kendi kendilerine yetiyorlarmış gibi ayrılırlar. Oyun, bir insanın veya bir devletin yaşamı süresince devam eder. Böylelikle bedenin dağılması nasıl insan ruhunun ortadan kalkmasına işaret etmiyorsa devletin dağılması ve parçalarının ayrılması da düzen ruhunun ölümüne işaret etmez.
*****
Aileler, çoğu durumda ‘rastlantısal’ olarak kurulur çünkü ‘evlenmek gerekir’. Çocuklar da bir erkek ve kadının, birinin bir köşede bir taşa takılması gibi karşılaşmalarını sağlayan aynı ‘rastlantısallık’ yasası sonucunda dünyaya gelirler fakat ayağın taşa takılması bir aile oluşturmak için yeterli değildir… Maya kan bağının, ailenin aynı ideallerle titreştiği, her bir bireyinin kişiliğine saygı gösterdiği ve büyük önem taşıyan bir işte uyumlu bir şekilde iş birliği yaptığı bir felsefi birliğe ait diğer bir bağı geçersiz kılmasını amaçlamaz. İş birliği yapılan ve büyük önem taşıyan iş; büyük devleti oluşturan küçük devlet, insanlığın bedenini oluşturan mütevazı hücredir.
****
Hepimiz yaşamayı isteriz fakat yaşamayı bilmek de gerekir. Eğitimli bir insan(iyi eğitilmiş) bütünlüğü içerisinde kendi düşük maddi kutbu ile ruhunun yüksek kutbunda yaşar… Eğitilebilmek için insanın içerisinde işleyişi bakımından yaşamsal organlarından farklı başka bir şey olduğunu kabul etmemiz gerektiği açıktır. Bu ‘şey’ insanoğlunu tanımlayan öz gibidir. Bu içsel ‘şey’, yaşlı oluşu, yaşadıklarının çokluğu ve yaşanmış zaman süresince biriktirdikleriyle bilir. O, kendini eğitildikçe açığa çıkarandır.
*****
Bilim, Maya aracılığı ile gerçeği anlamamızı sağlayan yollardan birisidir… Büyük bilim, Sokrates’e: ‘Bildiğim bir şey var ise o da hiçbir şey bilmediğimdir’ dedirtendir… Küçük bilim ise her seferinde daha fazla, küçük ve indirgenmiş şeyleri bilmek isteyendir… Evren görüşü yoksa büyük bilim yoktur, bilgelik yoktur. Maya bu evren görüşünü gizlediğinde bile o, eylemleri ile bilmenin asıl güç olduğunu gösterir. İyi bilmek ise daha iyi yapabilmek anlamına gelir.
*****
Din bir oyun olmaktan öteye Maya’nın dünyaya, insanların Tanrı’ya ulaşabilmesi için verdiği bir destektir… Tanrı aracılığıyla diğer bir mutlağı kavrayabiliriz çünkü maddenin ve onu yöneten yasaların mucizesi, bize bütünün tümünü harekete geçiren diğer bir zeki mucizeyi gösterir.
*****
İdeal bir güzelliğin maddi olarak ifade edilmesini sanat olarak adlandırıyoruz. O, halde sanatın var olabilmesi için iki unsura ihtiyacımız var: Üstün bir güzelliğe ve bunun ifade edilebileceği bir maddeye. Bununla birlikte sanatın kanunları maddeden değil güzelliğin bulunduğu ideal dünyadan kaynaklanır; madde yalnızca sanatsal ilhamın sınırlarını gösterebilir.
*****
Politika bir bilim olduğu kadar sanattır da… Politikanın amacı nedir? Amacı; halkların yönetimidir fakat bu yönetimde eğitimin payı çoktur; amacı, insanlara, onları insan kaderinin zirvesine yükseltip cehaletin acısından sıyıran dikeyleştirici bir yolu öğretmektir… Maya yaşamın büyük politikacısıdır. İnsanlarını yönetmesini, bunu nasıl, ne için yapacağını ve onları nereye yönelteceğini bilir. Onları oynarken eğitir, eğlendirirken de deneyimler kazandırır.
*****
Doğadaki her büyülü eylem gibi savaşın da yararlı bir ereği olmalıdır; kırılıyorsa, yerine yenisi konulmalı; konuluyorsa bu yalnızca yeni olmakla kalmayıp bir öncekinden daha iyi sonuç vermelidir… Maya, işlevini tam olarak yerine getirmeyen bir ayna gibidir. Aynada tini göremeyiz. Yalnızca biçimlerin, ışıkların ve renklerin oyunlarını görürüz; bunlar Maya’nın, varoluş oyunu savaşında kullandığı silahlardır. Bununla birlikte her şeye rağmen bu aynanın tersine çevrilmiş imgeleri,ardında saklananı sezmeyi sağlar. Bu engeli aşmak için kahramanca savaşmayı sürdürmek gerekir.
*****
Aşk, gereksinimi duyduğumuz şeyle birleşmeye duyulan derin ihtiyaçtır. En üstün duygu olmasına rağmen aşk, insanların yoksunluğunun bir göstergesidir… Aşk, soylu idealleri düşleyip elde etmeyi arzuladığında kendini en üst düzeyde ifade eder. Böylece eyleme geçer, iradenin kanatlarında uçar, onca arzuladığı ideale erişir, onunla karışıp birleşir ve onu kendi ruhu, bedeni haline getirir. Bunları yapan insan aşkı tanır…
*****
Maya aksini gösterse de rastlantısallık yoktur; yalnızca nedensellik hakkında bilgisizlik vardır… Kaderi inkar etmek ve tüm dünyaya boyun eğdirmek cehaletin, doğanın bilinçli olarak gözlenmesindeki eksikliğin belki de en kötü belirtisidir… Kader evrim yasasına işaret eden rotadır. Çabanın, her adımın bir öncekini aşmış olma olarak kabul edildiği yukarı doğru çıkılan yoldur. Bununla birlikte öyle çetin ve iticidir ki hiç kimse bu yolu geçmek istemez, hiç kimse bunu yapmak için yeterli gücü göstermez.
*****
Yıldızlar bizim gibi yaşarlar, fakat ışığı geçirip onu zekice yansıtarak veya beklenmedik bir şekilde titreşip atomlarının parçacıklar hâlinde hıza dönüşmesini sağlayarak varlıklarını gösterir, parıldarlar. Gece göğünde gördüğümüz her parıldayan nokta, karanlıkta yok olmamak için çeşitli hilelere ihtiyaç duyan ve etten bedenimizin zavallı küçüklüğünden çok daha fazla gelişmiş büyük, zeki, bilinçli birer yaşamdır.
*****
Zaman, uzay gibi bir enerji biçimidir. Uzay bedenlere hizmet eden, zaman ise ruhlara hükmeden boyuttur… Devirler, zamanın soluk alış verişleridir. Zaman, her nefes alıp verişinde uygarlıkları yükseltir ve yok eder. Sakin solumalar, kendini genel olarak halklarda, özel olarak insanlarda gösteren büyüme ve inşa etmenin mutlu dönemlerine karşılık gelir. Hızlı solumalar, eski değerlerin çöktüğü ve insanların yükselen eylemin yeni ve daha iyi zamanlarını düşleyerek kalıntılar arasında yaşamayı güçlükle sürdürdüğü uygarlıkların kapanış devirlerine karşılık gelir.
*****
Maya’nın tüm oyunları, bize kendilerini duygularla gösteren bir şekil ile zeki sezgi aracılığı ile kavranılabilecek bir öze sahiptir. Şekil, oyunun sahnelenmesi; öz ise nedenidir. Böylelikle itaat, Maya’nın bize özgürlük şekli altında sunduğu oyunun özüdür. Maya’nın sırlarını bir an için görmeyi başarmış olan eski bir filozof; ‘özgürlük yasaya bilinçli itaattir’ demektedir. Konunun aslı da budur. Birbirine karşıt gibi görünen şeyler (özgürlük ve itaat) aynı varlığın ruhu ve bedenidir.
*****
Maya, bizi her görünümün ardında bulunan özü aramaya iter. Güzel görünümün ardında, Eflatun’u izleyerek güzel olan olarak adlandırabileceğimiz içsel bir öz vardır… Güzellik, güzel olanın maddeye dokunuşundan ileri gelir. Madde, bu hafif, üstün özün kendine nüfus etmesine izin verirse uyumlu bir biçimde şekillendirilir. Hâlâ madde olmaya devam etse de kendini gösteren bu büyü güzelliktir.
*****
Adalet, doğa üzerine zekice düşünülerek keşfedilir. Adalet, dünya üzerinde bulunmuş, gizlerinin önemli bir kısmını açığa vurarak Maya ile anlaşmalar yapmayı bilmiş olan büyüklerin öğreti ve tavsiyeleri ile keşfedilir… İnsan olarak yaşamımıza ilişkin olan adalet; haklar ve ödevlerin uyumlu bir toplamıdır. Hepimizin hakları vardır. Maya özünde bütün getirileri ile birlikte bize yaşama hakkını tanır. Hepimizin ödevleri vardır. Maya, insan olmanın verdiği ödevleri yerine getirmemizi ister.
*****
Aynaların ve ışık oyunlarının ardında her zaman birlik vardır. Madde bölerken, tin birleştirir. Maddeye etki eden Maya, tinsel birliğin bölünmüş yansımasıdır… Birlik tine özgüdür. Bilinç kendini bu düzleme kadar yükseltirse insan, orada kendi kökenini ve varoluş nedenini bulur. Böylelikle her şeydeki ortak kökeni hemen keşfeder ve şeyler arasındaki temel ilişkiler artık onun için açık hale gelir.
*****
Mutlak iyi yoktur; mutlak kötü yoktur. İki mutlak nasıl aynı anda mevcut olabilir?.. Şeyler ne iyidir ne de kötüdür. Onları böyle değerlendiren bizleriz. Biçtiğimiz değerlere göre onları, tinden maddeye, iyiden kötüye varan ölçeğimizin o veya bu ucuna yerleştiririz. Değer ölçeğimizin sınırlarını beyaz ve siyaha boyayacak olursak aslında bu saf renkleri bilmediğimizin ve yalnızca daha açık veya koyu olmak üzere geniş bir gri renk skalasıyla çalıştığımızın üzüntü ile farkına varmış oluruz…
*****
Felsefe tanımadır; yeniden tanıma, ruha ait olanı, oynarken kaybedileni yeniden bulmaktır. Bu labirentin gizeminin çözülmesidir; gerçek varlıkların dünyasına, imgeleri ile onca zamandır yürüdüğümüz ilk örneklerin dünyasına doğru galip olarak çıkıştır.
*****
Oyunu kim yönetir? Maya. Maya’yı kim yönetir? Tanrı. Tanrı varoluşun kökenidir. Ortaya konulmuş varoluş, ikilikten denge çıkıncaya ve kökene dönmek mümkün oluncaya değin bir değerler oyundan ibarettir. Maya, oyunu yönetendir fakat oyun sona erdiğinde o da yaşamaya galip gelen herkesle birlikte gizemin bağrına geri dönecektir.
*****
Evrim, iradenin veya tinin, maddi gölgeler üzerine, Maya’nın ağından kendilerini kurtarmayı başarıp aynanın diğer yüzüne geçebilecekleri bir zaman gelsin diye uyguladığı güçtür… Maya’nın oyunlarına batmış durumdayız. Görevimiz; oynayarak öğrenmek ve bu oyunun bize verdiği rolü gün be gün mükemmelleştirmektir.
*******
Trackbacks/Pingbacks