İtalya’nın Floransa kentinde dünyaya gelen Machiavelli, Rönesans hümanizminin önemli isimlerinden ve modern siyaset biliminin kurucularındandır. Orta Çağ’ın karanlığına doğmuş birçok filozof gibi Machiavelli’nin de yaşadığı dönem ve ülke karışıklıklar içindedir. Bu yüzden Machiavelli’nin görüşlerinde değişmeler olmuş ve bazı düşünceleri yanlış anlaşılmıştır. Günümüze kadar gelen Makyavelizm adlı akım da ‘Politikada amaca ulaşmak için her yol mübah’ anlayışı ile şekillenmiştir. Halbuki Machiavelli’nin asıl düşüncesi tam olarak bu değildir.

Machiavelli Floransa Cumhuriyeti’nin önemli devlet adamlarından olmuştur. Savunduğu yönetim biçimi de cumhuriyetken Medici ailesinin cumhuriyeti yıkarak ülkeyi monarşik düzene sokması üzerine Machiavelli de devletin karışıklığı nedeniyle mutlak monarşinin daha faydalı olabileceğini düşünmüştür. Ancak bu dönemde Medici ailesine karşı düzenlenen bir komploda adı geçtiği için sürgüne gönderilmiştir. Sürgündeyken Medici ailesine hitaben dilimize ‘Prens’ veya ‘Hükümdar’ olarak çevrilen eserini yazmıştır. Bu eserde bir prensliğin nasıl kurulacağı, nasıl yönetileceği, nasıl yitirileceği tarihsel ve deneyimsel yollarla anlatılmıştır.

Machiavelli Prens’te “güce dayanan ulusal devlet” idealini ortaya koymuş ve devletin hükümdarın veya egemenin gücünü bir ulusa dayanmaktan alması gerektiğini öne sürmüştür. Bu anlayışa göre devlet gücünü Kiliseden almamalıdır, Kiliseye bağlı olmaktan kurtulmalıdır. Machiavelli Eskiçağ krallık ve cumhuriyetlerinin görkemli örneklerini överek Eskiçağ’ın yasa koyucularının erdem ve bilgeliklerinden söz etmiştir. Machiavelli’ye göre bir devlet kurmak, kurulmuş bir devleti korumak, bir krallığı yönetmek, bir ordu toplamak, bir savaşı yürütmek ya da adalet dağıtmak için Eskiçağ’ın bilge ve erdemli yöneticilerini örnek almak gerekmektedir. 

Eserinde önce hükümdarlık türlerinden bahsetmiştir Machiavelli. Kimini övmüş kimini yermiştir. Daha sonrasında ise askerliklerden bahsetmiştir. Paralı askerlerin ne kadar güvenilmez olduğunu, bir devleti korumak için gönüllü askerlere ihtiyaç duyulduğunu belirtmiştir. Ve sonra da prenslerde olması gereken bazı özelliklerden bahsetmiştir.

 Machiavelli’ye göre devletin başındaki hükümdarın tek amacı devleti yaşatmak ve devletin gücünü artırmak olmalıdır. Bu uğurda her şey yapılabilir ve kullanılacak her araç meşrudur. Günümüzde Makyavelizm’in anlaşıldığı şekli bu düşünceden gelmiştir. Ancak Machiavelli düşüncesini belirtirken şahsi çıkarları değil devleti gözetmek gerektiğini söylemiştir. Çünkü ona göre önemli olan devletin kendisidir. Hükümdar sadece yaşamı ve devletin varlığını sürdürmeyi amaçlamalıdır. Bunu sağlamak için başvuracağı araçlar her zaman doğru ve övgüye değer olacaktır.

Machiavelli, eserinde bazı kavramları da yanlış anlaşılmaya müsait bir biçimde kullanmıştır. Ona göre bir hükümdar cömert değil cimri olmalıdır örneğin. İlk bakışta bu düşünce bize yanlış gelebilmektedir. Ancak yazar, cömertliğin müsrifliğe dönüştüğü zamandan bahsetmiştir. Demiştir ki: “Hükümdar, insanların arasında adının cömerte çıkmasını istiyorsa, şatafat ve gösterişten uzak kalamaz. Böyle yapan hükümdar da tüm varsıllığını bu tür etkinliklerde yiyip bitirir. Sonunda adının cömert olarak kalmasını istiyorsa, sınırsız bir biçimde vergi alır ve başka zorlamalar getirerek halkını cendereye sokar, kısacası, para sağlamak için yapamayacağı şey yoktur. Bu da uyruğunun gözünde nefret uyandıracaktır.” Cimriliği ise şu şekilde açıklamıştır Machiavelli : “Bir hükümdar uyruğunu soyup soğana çevirmediği, ülkesini savunabildiği, açgözlülük etmediği için cimri diye tanınıyorsa, kendini hor görmemeli. Çünkü bu niteliği bir hükümdarı ayakta tutan kusurlardan biridir.” İşte ona göre adı cömerte çıkacak diye nefret uyandıran bir açgözlü olmaktansa, nefret uyandırmayan bir cimriye çıkması daha akılcıdır.

Ve ilerleyen bölümlerde hükümdarın sevilen mi yoksa korkulan biri mi olması gerektiğini sorgulamıştır. Aslında ikisinin birlikte olmasını düşlemiştir Machiavelli. Ama dengeyi kurmak zor olacağından sevilen biri olmaktansa korkulan biri olmasını yeğlemiştir. Çünkü ona göre insanlar nankör, değişken, içten pazarlıklı, riyakar, korkak ve çıkarcıdırlar; iyilik yaptığın sürece yanından ayrılmazlar gereksiz yere canlarını, kanlarını hatta evlatlarını bağışlarlar ancak gerçekten gerektiği zaman arkalarını dönüp giderler. Korkulan bir hükümdardan çok sevilen bir hükümdara daha kolay zarar verirler; çünkü sevgi bir zorunluluk bağıdır ve insanlar doğaları gereği çıkarları söz konusu olduğunda o bağı rahatlıkla koparır atarlar. Oysa korku bağı insanın hiç aklından çıkaramadığı ceza ve cezalandırılmak kaygısıyla örülmüştür. Bu yüzden hükümdar korkulan biri olmayı tercih etmelidir.

Bir hükümdarın iki yolu vardır yazara göre: Biri yasalara uymak diğeri ise zora başvurmaktır. İlki insanlara, ikincisi hayvanlara özgüdür. Ne yazık ki birincisi çoğu zaman yetmediğinden değerine başvurmak gerekmektedir. Yani hükümdar yarı insan yarı hayvan olmalıdır. Hayvan kimliğine bürünen hükümdar ise aslan ve tilkiyi seçmelidir. Çünkü aslan tuzaklardan, tilki de kurtlardan korunamaz. Bu nedenle tuzaklardan korunmak için tilki kadar kurnaz, kurtlardan korunmak için de aslan kadar güçlü olmalıdır.

Machiavelli Ortaçağ’ın skolastik geleneğinden kuşku götürmez bir biçimde kopmuş olan ilk düşünürdür. Bunun en açık göstergesi krallıkların ve hükümdarların gücünün Tanrı’dan geldiğinin düşünülmesine karşı çıkmasıdır. Machiavelli’ye göre hükümdarların haklarının kutsal bir kökeni yoktur. Hükümdarın haklarının kökeni yine onun hükümdar olmasından gelmektedir. Bunun kanıtı da insanın siyasal yaşamının kendisidir. Ortaçağ’ın Tanrı merkezli düşüncesine karşı siyasal olguların doğasını ortaya koymak yeterlidir. Dolayısıyla Machiavelli’nin temel ilgisini laik “yeryüzü devleti” oluşturmaktadır. Machiavelli’ye göre dinin değeri bile siyasal yaşama katkıda bulunduğu ölçüde ve büyüklüktedir. Böylece Machiavelli laik devletin kuramsal temelini atmış bir düşünür olarak çıkmıştır karşımıza.

Machiavelli üzerine farklı değerlendirmeler söz konusudur ve bunların her biri kendi açısından haklı görünmektedir. Bir taraftan, Machiavelli’nin yöneticilere önerdiği bazı yöntemler etik değerlerle bağdaşmaz görünmekte, hile ve yalan, öğütlenmese de, tutulması gereken doğal yolmuş gibi gösterilmektedir. Öte yandan Machiavelli’nin sonul amacı, yöneticinin kendi çıkarları değil, devletin gücü ve çıkarlarıdır. Acaba devletin çıkarları için etiği çiğnemek ne kadar doğrudur? Siyaset ve etik bazı yerlerde birbirinden kopmakta mıdır? Yoksa Machiavelli’nin görüşleri fazlasıyla yanlış mıdır?

Böyle sorular devam edip gelmektedir. Machiavelli tam olarak ne demiştir, ne düşünmüştür bilinmez. Herkes kendine göre bir pay çıkarabilir yazardan. En erdemli biçimde görevlerimizi yerine getirebilmek dileğiyle…

KAYNAKÇA:

Modern Felsefe I (2018) Eskişehir: Anadolu Üniversitesi Yayınları

Siyaset Felsefesi I (2011) Eskişehir: Anadolu Üniversitesi Yayınları

Machiavelli. (2008). Hükümdar. (Çev. Necdet Adabağ). İstanbul: Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları

Aktiffelsefe Araştırma Grubu


Doğu ve batı felsefelerini ve kültürlerini incelediğimiz felsefe seminerlerimize katılmak isterseniz de buraya tıklayarak ücretsiz kayıt yaptırabilirsiniz. Bu arada seminer konularımızı incelemek için Felsefe Seminerleri sayfamızı ziyaret edebilirsiniz.

İlginizi Çekebilecek Diğer Yazılarımız:

gtag('config', 'AW-802439404');