Eskilerin Bilgeliği (De Sapientia Veterum) – Francis Bacon

Bacon’ın yaşadığı çağı siyasi ve ahlaki bakımdan değerlendirdiği bir eseridir. 1609’da yayımlar.

Bacon bu değerlendirmeyi öyle ustaca yapmaktadır ki hangisinin daha değerli olduğunu anlamak güçleşir. Zaten siyaset ile ahlakın bir aradalığının zorunlu olduğunu düşünen bir filozoftur.

Eskilerin Bilgeliği’nde mitolojiyi kullanarak siyaset felsefesini gözler önüne serer.

Bacon’a göre mitler iki amaç için kullanılır: gerçeği gizlemek ya da gerçeği daha görünür kılmak.Onun amacı ikincisidir. “Adeta duvakla” örtülü olarak yorumladığı mitlerin altından eskilerin kayıp bilgeliğinin çıkartmayı amaçlamaktadır.

Eseri Latince olarak yayımlar.Bunun iki nedeni vardır:

1) İngilizcenin geleceğine olan güvensizliği

2)Okuyucu kitlesi olarak Avrupa’daki entelektüel zümreyi hedeflemesidir.

De Sapientia Veterum Bacon’ın yaşamı boyunca İngilizce ve İtalyanca çevirilerinin yanı sıra iki kez yeniden baskı yapar. Bu, kitabın onun döneminde popüler olduğunun bir göstergedir. Kendisi de yakın arkadaşı Tobie Matthew’e yazdığı bir mektubunda “Küçük kitabım dünya çapında yankı uyandırdı” diyerek buna değinir.

Bacon kitabını Elizabeth dönemi politikasının bilindik isimlerinden Robert Cecil’e ve eğitimini tamamladığı Cambridge Üniversitesi’ne ithaf eder.

Bacon bu atıfta tamamıyla felsefi bir metin olduğunu, Cecil’i asla gücendiremeyeceğini vurgular. Cambridge Üniversitesi’ne atfedilen her şeyin rektörü olduğu için ona da atfedilebileceğini hatta metnin ona atfedildiği için daha da değerli olduğunu yazar.  (Cecil hem Hazinedâr hem de Cambridge Üniversitesi’nin rektörüdür. Elizabeth saray hayatının en önemli ailelerinden olan Cecil, aynı zamanda en büyük iki politik taraftan biridir. Zamanında Bacon, William Cecil’in politik kutsamasını almak için çok uğraşmış fakat bir türlü onun sevgisini yahut ilgisini çekememiştir. Bunun üzerine Bacon, diğer büyük politik taraf olan Earl of Essex’in yanında yer almıştır)

Eser içinde ele aldığı 31 mitte de eski bilgelikleri listeler ve onlardan günümüze  dönük dersler çıkartmaya, krallara dönük öğütler vermeye çalışır.

Bacon, mitlerin din ile olan ilişkilerindense, insanlık ve insan bilgeliği ile ilgili olan ilişkine dikkat çekeceğini söyler. Çünkü ona göre bu metni ele almasındaki sebep eski çağlara duyduğu hayranlık değildir, asıl ilgilendiği şey, hikâyelerin nasıl anlatıldığı ve eski çağlardaki mitolojik karakterlerin günümüz yaşamına ne kadar uygun olduğudur . Aynı zamanda bu mitlerin birer öğretme ve öğrenme metodu olduğunu söyler.

Toplamda otuz bir mit bulunan eserde politikayla ilgili olan yedi mit vardır. Bu yazımızda bu mitleri ele alacağız.

Nasihat

Bacon Eskilerin Bilgeliğin’de iki miti nasihat konusuna ayırmıştır: Birincisi Troyalı Cassandra (Cassandra sive Parrhesi) üzerine, ikincisi ise titan Metis (Metis sive Consilium) üzerinedir.

Uzun süredir devam eden Truva Savaşının bu korkunç ve acımasız sonu, Evelyn De Morgan’ın 1898 tarihli bu yağlı boya tablosunun arka planında görülebilir.

Birinci mite göre, tanrı Apollon Troia’nın seçkin kadınlarından olan Cassandra’ya aşık olur, bir tanrı olarak kendisinden üstün olsa da yine de karşı cins karşısında aşkının yeterli olmadığını anlamış olacak ki ona bir insanın kolay kolay reddedemeyeceği bir armağan sunar. Bu armağan kehanet yeteneğidir. Ancak Cassandra armağanı alır almaz, Apollon’un talebini reddeder. Bunun üzerine Apollon verdiği armağanı geri almaz (ya da alamaz), karşılıksız kalan aşkının bedelini ona başka bir ceza vererek ödetmek ister. Buna göre, Cassandra kendisine bahşedilen kehanet yeteneğiyle geleceği “doğru bir şekilde” görebilecekse de kimse ona inanmayacaktır. Örneğin, Troia’nın yıkımını önceden görüp söylemişse de hiçbir Troialı’yı buna inandıramamıştır.

Cassandra miti Bacon’a “nasihatlerin yersiz ve yararsız özgürlüğü ile nasihatçilerin bitik özgürlüğünü” anımsatır.

Mitten farklı olarak nasihatçiler tanrı tarafından cezalandırılmamıştır. Apollon’un temsil ettiği uyuma teslim olmayı reddedecek ölçüde dediğim dedik ve sert mizaçlı oldukları için meselelerde ölçüyü ve sınırı, konuşmalarındaki tonu, kesin mi yoksa ağdalı bir dil mi kullanacaklarını, avamın mı yoksa uzmanların mı kulaklarına sesleneceklerini ve ne zaman konuşup ne zaman susmaları gerektiğini bilmezler.

Bacon’a göre böyle nasihatçiler ne kadar bilge ve özgür, nasihatleri de ne kadar sağlam ve iyi olursa olsun, ikna çabaları boşa çıkar, hatta nasihat verdikleri kişilerin yıkımlarını hızlandırırlar.

Bacon’un Bilimin İlerlemesi eserinde bulunan Cicero alıntılarına da baktığımızda genel itibariyle, Platon ve Cato gibi düşünürlerin güncel politikaya dönük gerçekçi okuma yapamamaları ve dolayısıyla gerçekçi, faydalı nasihat verememeleri eleştirilmektedir.

Anthony Frederick Augustus Sandys 
(1829 -1904)

—–

Eski şairler der ki, Jüpiter(Yunan mitolojisinde Zeus) adı nasihat anlamına gelen Metis’le evlenmiş ve Metis ondan gebe kalmış. Jüpiter bunu öğrendiğinde doğumu beklemeden hem onu hem de taşıdığı şeyi yutmuş, böylece Jüpiter kendisi hamile olmuş ve acayip bir şey doğurmuş: Başından ya da beyninden silahlanmış olarak Pallas(Yunan mitolojisinde Athena) çıkmış.

Bacon’a göre, “tuhaf ve ilk duyulduğunda oldukça saçma gelen bu mit yönetimle ilgili bir sır barındırmaktadır.”

Zeus’un başından çıkan Athena’yı gösteren MÖ 6. yüzyıla ait siyah figürlü bir Yunan amforasının detayı

Krallar, önemli meselelerde danışmanlarına danışarak doğru karar alır ve böylece azametini korumuş olur.

Bacon, “Of Counsel” (“Nasihat Üzerine”) denemesinde de aynı düşünceyi savunur; ona göre en bilge krallar nasihat dinlemeyi azametlerine gölge düşüren, değerlerini küçülten bir unsur olarak görmeyenlerdir.

Dahası “Tanrı bile bundan muaf değildir, aksine kutlu Oğlunun yüce isimlerinden birini Nasihatçi yapmıştır.”

Bununla birlikte De Sapientia Veterum’da kralın nasihatlerinin danışmanlarının ağzından topluma açıklanmasına izin vermemesi gerektiği de söylenir. Çünkü böyle bir durumda toplum alınan kararın krala değil, danışmanlara ait olduğunu görür ve böylece kralın otoritesi ile azameti zarar görür.

Bu yüzden yapılması gereken, kralların, Jupiter’in Metis’i yutarak Pallas’ı kendisinden doğurması gibi, danışmanların nasihatlerini kendi kafalarından çıkmış, “kendi yargılarının ve bilgeliklerinin” eseriymiş gibi açıklamasıdır.

Bacon’a göre, nasihate bağlı olarak alınan kararın mitteki karşılığının silahla donatılmış  Pallas olması, idam (executio) gibi gücü (potestas) gerektiren ve zorunluluk (neccesitas) içeren kararlara bir göndermedir.

Deneme kurul toplantılarındaki oturma düzeniyle ilgili bilgi vererek, kurula getirilen bir eleştiriyle son bulur: Bacon, kurulun krala, doğru tavsiyelerde bulunacağı yerde sadece kralı övecek sözlerin sarf edildiğini söyler. Ona göre, bunun kurulun güvenilirliği için iyi olmadığını dile getirmeye gerek yoktur.

Bununla birlikte kralın kendisine bilhassa öğüt vermeleri için seçtiği insanlardan oluşan gizli kurul (privy council), İngiliz politikası için büyük önem arz eder. Bu kurul, krala doğrudan önerilerde bulunur ve seçime gerek duyulmadan salt kralın iradesiyle parlamentoda da yer alırdı.

I. Elizabeth döneminde Bacon’ın kişisel danışmanlık yaptığı Earl of  Essex de bu kurulun bir üyesiydi. Dolayısıyla Bacon’ın fikirlerinin de dolaylı olarak bu kurulda dile getirilebildiğini düşünebiliriz.

Bacon, 1594 yılında kraliçenin kişisel hukuk danışmanlığına(learned counsel) atanır, aynı görevi 1604 yılında I. James hükümeti için de yerine getirir. Bu görevleri ve James hükümetinde aldığı diğer görevleri göz önüne aldığımızda Bacon’ın profesyonel yaşamında nasihatin yerinin çok büyük olduğunu iddia edebiliriz.

Typhon: İsyan

De Sapientia Veterum’daki mitlerin ikincisi canavar Typhon konusunu işler.

Tanrıça Juno(Yunan mitolojisinde Hera) kocası olan baş tanrı “Jupiter’in Pallas’ı kafasından kendisinin yardımı olmadan doğurmasına kızarak” “toprağı öyle sarsar ki bu sarsıntıdan büyük ve korkutucu canavar Typhon doğar.”

Typhon, beslenip büyütülmesi için bir yılana teslim edilir, büyür büyümez de Jupiter’e savaş açar. Savaşta Typhon Jupiter’i esir alarak onu uzaktaki bilinmeyen bir yere götürür, elleri ve ayaklarındaki kasları keserek onu sakat ve kötürüm bırakır.

Haberci tanrı Merkür ( Yunan tanrısı Hermes ), kasları Typhon’dan çalıp Jupiter’e geri verince, baş tanrı gücünü toplar ve canavara saldırır. Önce yıldırım okunu fırlatır ve canavarda yılanlar tarafından zerk edilmiş olan kanın aktığı bir yara açar, böylece canavar gücünü yitirir. Jupiter onu Etna yanardağına atar ve üzerine yığdığı ağırlığın altında ezer.

 Bacon’a göre, bu mit iki politik olguyu anlatır: Birincisi “kralların değişken talihi,” ikincisi “kimileyin monarşilerde görülen isyanları.”

Birinci olgu bir alegoriye dayanır; buna göre kralın krallığıyla olan ilişkisi Jupiter ile Juno yani karı koca arasındaki ilişkiye benzer. Kimileyin kral, uzun süre tahtta kaldığı için bozulur ve bir tirana dönüşür, her şeyi elinde toplar, soyluların ve meclisin düşüncelerini önemsemez, “her şeyi kendi kanaatine ve mutlak iradesine göre yönetir.” Halk bundan rahatsız olur ve kendisine bir önder bulur. Bacon’a göre, bu isyan soyluların ve önemli kişilerin gizli kışkırtmasıyla başlar, önder de halkın kışkırtıcısı olur. En nihayetinde ülkede Typhon’un doğumunu andıran, “isyan” olarak yorumlayabileceğimiz bir sarsıntı olur. Bacon, bu durumu besleyen asıl unsurun “plebs’in bozukluğu ve kötü karakteri” olduğunu söyler ve krallar için bu karakterin kötülük ve art niyetle dolu bir yılan olduğunu düşünür. İsyan anlamına gelen Typhon yüz başıyla, bu isyanın neden olduğu birçok kötülüğü anlatır; alev dolu ağızlar, isyanların neden olduğu yangınları; yılanlardan oluşan kuşaklar, salgın hastalıkları; demirden eller, katliamcıları; kartal pençeleri, yağmaları; tüylü beden ise ardı arkası kesilmeyen dedikoduları, bildirimleri ve yayılan korkuları imler.

Bacon’a göre, bu tür isyanlar bazen öyle büyür ki kral baskı altına alınır, mal varlığı ve otoritesi (yani Jupiter’in kasları) çalınır, isyancıların sırtında taşınır ve krallıktan uzak bir yere götürülür, talihi yardım ederse Merkür’ün becerisi ve yardımı sayesinde mal varlığı ile otoritesine yeniden kavuşur.

Bacon, Merkür alegorisiyle bilgece kararlar, etkili konuşmalar yoluyla kralın halkını ikna etmesini ve otoritesine yeniden kavuşmasını sağlayacağını söyler. Dahası kralın böyle durumda bire bir savaştan ziyade, isyancıların şöhretini sarsması gerektiğini iddia eder; kral, bunu başarırsa isyancıların özgüveni sarsılır, umutsuz bir şekilde, tıpkı yılanın tıslaması gibi zararsız, boş tehditler savurmaya başlarlar. Sonunda isyancılar parçalanır, kral, tüm gücüne ve krallığa hâkim olur, isyancıları Jupiter’in Typhon’u Etna’ya kapatması gibi hapseder.

Endymion: Gözde

De Sapientia Veterum’un sekizinci miti, çoban Endymion ile tanrıça Luna arasındaki aşk üzerinden kralların gözdelerini anlatır. Efsaneye göre ay tanrıçası Luna, çoban Endymion’a aşıktır, aralarında tuhaf ve görülmemiş türden bir sevgi vardır: Bir gün Endymion her zaman yaptığı gibi Latmos’un taşları altındaki bir mağarada uyurken Luna gökyüzünden inerek onu öper, sonra yeniden göğe çıkar. Bacon, mitin devamında Endymion’un gün içinde yaptığı şekerlemelerin sürüsüne hiç bir zeval getirmediğini anlatır. Zira ay tanrıçası sevgilisinin sürüsüyle bizzat ilgilenerek onların semirmesini ve çoğalmasını mümkün kılar, böylece hiçbir çobanın sürüsü Endymion’inki kadar şen ve kalabalık olmaz.

Bacon’a göre bu mit “kralların karakter nitelikleri ve adetleriyle ilgilidir.”

 Zihni düşüncelerle dolu olup şüpheye meyleden krallar inatçı, meraklı ve uyanık insanlarla değil, kendilerine söyleneni harfiyen yerine getiren, ötesini kurcalamayan, iyi bir gözlem yeteneğine sahip olmaktan ziyade sadakatiyle öne çıkan kişilerle çevrilmeyi yeğlerler.

Böyle insanlarla birlikte olan krallar, Luna’nın gökten ayrılması gibi, kendi görkemli konumlarından ayrılarak maskelerini çıkarır, “bu şekilde kendilerini güvenli kılabileceklerini düşünürler.

Bacon metnin devamında Endymion’un mağarasının da sığınılası bir rahatlama mekânı olduğunu ima eder. Dahası kralların gözdeleriyle birlikteyken deneyimlediği rahatlamadan, Endymion’un sürüsündeki bereket gibi olumlu bir sonuç doğar. Bacon’ın burada klasik Yunan mitolojisinde olmayan bir yorum yaptığı görülür.

Bacon, bazı kimselerin, kralları, gözdeleri olduğu için aciz gördüklerinden bahseder ve bu fikri kralların gözdelerinin olmasının faydalarını göstererek çürütür.

Her ne kadar bu mitte gözdelerin kralın zor zamanlarında başlarını yaslayacakları bir omuz olmasını istese ya da onların boş laflarla avutulmaması gerektiğini söylese de Bacon’ın verdiği nasihatler gerçekte ters yöndedir.

Hem Essex’e hem de I. James’in en güçlü gözdesi Sir George Villiers’a verdiği nasihatlerde genellikle krala boş da olsa övgü sözlerinin sarf edilmesini salık verir.

Konsüller için vardığı sonuç neredeyse her seferinde aynıdır: Eninde sonunda her bir üye, dalkavuk ve üçkağıtçıdır. Bu, Bacon’ın kendi deneyimleri ya da kariyer basamaklarını hızla tırmanma hikâyelerini bilenler için ikircikli bir durumdur.

Zira Bacon, I. James döneminde yüksek rütbeli görevlere gelebilmek için pek çok kişiye dalkavukluk etmiş, karşısındaki ne istediyse vermiş hatta bu uğurda uzun bir süreyi birlikte geçirdiği insanlara bile sırt çevirmiştir. Bu bilgiler göz önünde tutulduğunda Bacon’ın söyledikleriyle yaptıklarının çelişkili olduğu söylenebilir.

Cyclopes: Korku Bakanları

Jupiter Kiklop’ları Tartarus’a ebediyen mahkum eder. Fakat sonra Tellus mahkumların serbest bırakır ve şimşek yapımıyla görevlendirirse daha işe yarar olacaklarını düşünür. Jupiter’i  bu konuda ikna eder, Jupiter de bu fikri uygular. Kiklop’lar karanlık bir zindanda durmaksızın Iupiter’in şimşeklerini döver ve diğer korku aletlerini üretirler. Zaman içinde Iupiter’in öfkesi, ölmüş insanları ilaç yardımıyla dirilttiği için, Apollo’nun oğlu Asklepios’a kabarır. Fakat yapılan işin yüce olması ve ona yönelik herhangi bir memnuniyetsizliği olmaması nedeniyle Iupiter öfkesini kendine saklar ve gizlice elinin altında olan Cyclopes’ları Asklepios’un üzerine salar. Bunun üzerine –Iupiter’in izniyle– Apollo oğlunun intikamını almak için oklarıyla Cyclopes’ları katleder.

Bacon, Iupiter’in bu davranışını kralların kirli işlerini bakanlarına yaptırmalarına benzetir. Ona göre, acımasız, hunhar ve –tüm bunlar için– hevesli bakanlar önce bu özellikleri nedeniyle yerlerinden edilirler sonra faydayı gözeten onursuz ve aşağılık konsül (burada Tellus) tarafından ikna edilerek görevlerine iade edilirler. Bu bakanlar doğaları gereği acımasız ve kaderleri gereği öfkelidirler. Kendilerinin hangi işler için istendiklerinin farkındalardır ve kendilerini bu işe titizlikle adarlar.

Kral, kendi üzerine hasetlik ya da öfke çekmek istemediği için elinin altında her zaman hazır bir şekilde bulunan bu araçları kullanabileceğini ve onlardan kanun ya da kurbanların yakınlarının intikamları gibi yöntemlerle kurtulabileceklerini bildikleri için kirli işleri halletmek için bunları öne sürer.

Styx: Antlaşmalar

Kitabın 5. miti, Styx nehrine edilen yeminleri konu alır. Geleneğe göre, tanrılar aralarında pişmanlığa yer bırakmayacak şekilde yemin etmek için kendilerine –her hikâyede olabilecek– bir şahit tutmak isterler. Cehennem bölgesinde yer alan birçok kolu Dis sarayına kadar ulaşan Styx nehrinde karar kılarlar. Bu tür bir yemin tartışmasız ve bozulamaz sayılacak ve yemini bozmaya kalkan her kim olursa olsun tanrıların en çok korktuğu şeyle cezalandırılacaktır.Yani yemini bozan uzun yıllar boyunca tanrıların verdiği şölenlerden mahrum kalacaktır.

Bacon’a göre bu mit, kralların yazılı ve sözlü antlaşmalarına bir tür göndermedir.

Kralların ettikleri yeminler her ne kadar kutsal ve heybetli olsa da güvenilirlikleri pek az olur; bu yeminler öncelikli olarak törenler, ün ve itibar için yapılır, güvenlik, önem ve teminat ikinci planda kalır.

Bacon, “onu geçenlerin bir daha geri gelemediği ölümcül Styx nehrinin (güçlülerin muazzam tanrısı olan) Gereklilik’in en güzel şekilde ifade edildiğini” söyler. Bacon, bu tanrıyı antlaşmalara şahitlik etsin diye uyandırmasını kutlamak için Atinalı Iphicrates’in önemli sözlerine yer verilmesi gerektiğini not düşer: “Aramızda seni ve beni bir arada tutan özel bir bağ ve teminat var –bizim için o kadar yararlı oldun ki bize zarar verebilecek olsan bile bunu yapmazsın.”

Tabii bu bağı sağlayan şey Styx’e ettikleri yemin ya da –Bacon’ın yorumuyla– yaptıkları antlaşmadır. Antlaşma ya da yemin bozulduğunda şölenlerden mahrum kalma riski oluşur ki bu şölenler eski dönemlerde imparatorluk, zenginlik ve refah haklarını temsil eder, bu hakların kaybedilmesi dönemi için çok büyük bir cezadır.

Perseus: Savaş

De Sapientia Veterum’un yedinci mitinde, Bacon, Perseus üzerinden savaş taktiklerini açıklar ve krallara savaş üzerine öğütlerde bulunur.

Hikâyeye göre, Pallas Perseus’u, İspanya’nın en ücra kısımlarında bile sayısız felakete neden olan bakışlarıyla insanları taşa çeviren korkunç canavar Medusa’nın başını kesmesi için yollar.

Bu soylu göreve yollanırken tanrılar Perseus’a hediyeler verirler: Mercurius, ayaklarına takması için kanat verir; Pluto, bir başlık; Pallas ise bir kalkan ve ayna verir.

Her ne kadar iyi donanmış olsa da Perseus hemen Medusa’nın peşine düşmez, önce Yunanistan’a giderek Medusa’nın üvey kardeşleri olan Gorgon’ları ziyaret eder, bunlar beyaz saçlı yaşlı kadınlardır, tek bir gözü ve dişi, üç kardeş arasında paylaşırlar.

Onlardan Medusa’nın yerini öğrenir, yanına vardığında canavarı uyurken bulur, Perseus hemen yanına yanaşmaz, Pallas’ın verdiği aynayı canavara tutarak kafasını keser. Kanayan yarasından kanatlı Pegasus çıkar. Perseus, hâlâ taş etme etkisi olan kafayı Pallas’ın kalkanına mıhlar.

Bacon’a göre, bu hikâye geçerli sebeplerle savaş açma ve savaş sanatını anlatan bir mittir. Buna göre, önce savaşın türü seçilir, ardından bu savaşın türünün tasarlanmasında etkili olacak üç kural oluşturulur.

Birinci kural, komşu ülkeleri fethetmekle uğraşma. Mirasın büyümesiyle ilgili olan kuralları imparatorluğun genişlemesiyle birbirine karıştırma.

İkincisi, savaş için geçerli ve onurlu bir nedenin olsun, böylece hem askerleri hem de erzakı verecek olan halkı savaşa ikna etmek kolaylaşır. Ayrıca müttefiklerin savaşa katılmasına da sebep olur, dost kazandırır ve daha birçok avantaj sağlar. Bacon’a göre, Medusa gibi baktığı şeyi taşa çeviren bir canavarın tiranlığını sonlandırmaktan daha iyi bir savaş nedeni olamaz.

Üçüncüsü, Bacon’a göre, mitte akıllıca eklenmiş bir ayrıntı vardır: (her biri savaşın türlerini temsil eden) Gorgon’lardan üç tane olmasına rağmen Perseus savaşmak için ölümlü olan Medusa’yı seçmiştir, böylece sonsuz savaş taktiklerindense bitebilecek bir savaşa girmiştir.

Bacon, Perseus’un savaşı kazanması için gerekli olan her şeye ihtiyacı olduğunu savunur: Mercurius’dan çeviklik, Pluto’dan öğüdün gizliliği, Pallas’tan takdir almıştır. Savaş iki şeyle sonuçlanır: Biri, Pegasus’un doğumu ve ünü, uzak diyarlara uçmayı ve zafer kutlamayı beraberinde getirmesi.

Diğeriyse, en etkili kendini koruma silahı haline gelen Medusa’nın kalkana mıhlanmış başı. Her ikisi de ileriki savaşlarda kullanılacak güçlü silahlardır. Tek zeki ve unutulmaz kahramanlık tüm düşmanlardan gelebilecek o kötü müdahalelerin ortadan kalkmasına sebep olur.

Yukarıda geçilen özetten de anlaşılabileceği gibi, Bacon’ın Perseus miti, savaşa girmeyi düşünen yahut girecek olan okuyucularına öğüt verme görevi taşır –burada hedef kitlesi elbette krallardır. Bu öğütler, bir savaşın kazanılmasında krallara yardımcı olacak, onlara yol gösterecektir.

Bacon’ın özellikle dikkat çektiği şey, savaşın nedeninin geçerli ve onurlu olması şartıdır, böylelikle etrafında seninle birlikte ve senin için savaşacak insanlar bir araya gelirler ve düşmana birlikte göğüs gererler. Bacon için savaş devletin bir çeşit egzersiz şeklidir, bunu Essays’in yirmi dokuzuncu denemesinde –“Of True Greatness of Kingdoms and Estates” (“Krallıkların ve Devletlerin Gerçek Büyüklüğü Üzerine”)– dile getirir:

Başka uluslara karşı yapılan savaşı, bir insanın sağlıklı kalabilmesi için yaptığı egzersizlere benzetir, iç savaşıysa ateşli bir hastalığa.

Aktiffelsefe Araştırma Grubu


Doğu ve batı felsefelerini ve kültürlerini incelediğimiz felsefe seminerlerimize katılmak isterseniz de buraya tıklayarak ücretsiz kayıt yaptırabilirsiniz. Bu arada seminer konularımızı incelemek için Felsefe Seminerleri sayfamızı ziyaret edebilirsiniz.

İlginizi Çekebilecek Diğer Yazılarımız:

gtag('config', 'AW-802439404');