Daha önceki yazılarımızda doğunun ve batının kadim bilgelerinden ve bilgilerinden söz etmiştik. Bu kez yaşayan bir yazarla, Paulo Coelho ile geldik karşınıza. Birçoğumuzun “Simyacı” ile tanıdığı yazarın bir başka kitabı düştü gönlümüze: “Işığın Savaşçısının Elkitabı”.

Kitabında bir savaşçıdan bahseder yazar. Her ne kadar oklardan, yaylardan, zırhlardan bahsetse de bir imgedir yalnızca savaşçılık.  Çünkü bahsedilen düşmanlar, savaş meydanında değil hayat yolunda karşılaşılanlardır. Savaş da yoldaki yürüyüşümüzün ta kendisidir. Ve  “hiçbirimiz ışığın savaşçısı olduğumuzu düşünmesek de hepimiz öyleyizdir.”

Yazarın tanımladığı savaşçı, dünyadan biridir. Yani sensindir, benimdir. Bu dünyaya aittir ışığın savaşçısı ve başkalarının hayatının bir parçasıdır. Öyle sıradandır ki, herkes gibi en önemsiz şey için üzülebilir, herhangi bir zamanda yalan söylemiş olabilir, basit nedenlerden dolayı acı çekebilir, sevdiği birini kırabilir. Tıpkı senin gibi, benim gibi…

Bazen bu dünyaya neden geldiğini anlamayabilir ışığın savaşçısı. Hayatının anlamsız olduğuna inanabilir. Kendini işe yaramaz hissedebilir. Türlü kötülükler yapabilir. Ama işte bu yüzden ışığın savaşçısıdır. Kendisine soru sorduğu için. Bir neden aradığı ve bunu bir gün bulacağı için. Türlü hatalarına rağmen daha iyi biri olacağına ilişkin umudunu yitirmediği için.

Işığın savaşçısı şükran duyacağı pek çok şey bulunduğunu bilir çünkü. Onun vücudu, sağlığı, ailesi, sevdikleri, erdemleri, işi ve daha birçoğu şükran duyacağı şeylerdir. Kimi zaman küçük pürüzler olsa da hep daha iyiye doğru gittiğini bilir savaşçı.

Başka insanların kusurlarını gördüğü zaman eğlenmez, dalga geçmez ışığın savaşçısı. Böyle durumlardan yararlanıp kendi kusurlarını düzeltir; çünkü başka insanların kendisi için mükemmel bir ayna olduğunu bilir. Hayat, her deneyimi yaşayıp ders çıkarmak için fazlasıyla kısadır. Bu yüzden başkalarının deneyimlerini ayna olarak kullanmanın en doğru yol olduğunu anlar. 

Bir savaşçı kendini eğitmek için her fırsattan yararlanır. Eğitim hangi yaşta olursa olsun hep önemlidir çünkü. Ve bizi geliştirecek bilgiler hayatın her yerinde her daim çevremizdedir. Yeter ki fırsatları yakalamayı bilelim.

Işığın savaşçısı bazı anların yinelendiğini bilir. Bazen bazı olayları defalarca yaşar, hep aynı sonuçlarla çıkar o olayların içinden. O zaman savaşçı, bu yinelenen deneyimlerin bir tek amacı olduğunu anlar: öğrenmek istemediği şeyi kendisine öğretmek.

Işığın savaşçısı, üzerinde yürümeye başladığı anda Yol’u tanır.  Her bir taş, her bir dönemeç onu bağrına basar. Dağları ve ırmakları özümser, tarlalardaki bitkilerde, hayvanlarda ve kuşlarda kendi ruhundan izler görür. Sonra Tanrı’nın ve Tanrı’nın işaretlerinin yardımını kabul eder, kendi Kişisel Menkıbesi’nin yaşamın kendisine hazırladığı görevlere doğru rehberlik etmesine izin verir. Kimi geceler uyuyacak yer bulamaz, kimi geceler de uykusuzluk çeker. “Bu iş böyle,” diye düşünür ışığın savaşçısı, “bu yolda yürümeyi kendim seçtim.” Onun bütün kudreti bu sözcüklerde gizlidir; üzerinde yürüdüğü yolu kendisi seçmiştir, bu yüzden yakınmaz.

Savaşçı kendi kusurlarını bilir ama erdemlerini de bilir. İyi ve kötü yanlarıyla bir bütündür o. Tıpkı evren gibi. Sadece kusurlarını görerek kendini alçakta hissetmez ya da bir tek erdemlerini tanıyarak kendini üstün insan zannetmez. O, her iki yanının da farkındadır. Kusurlarını düzeltmeye uğraşırken, erdemlerini de daha iyiye doğru götürmeye çalışır.

Işığın savaşçısı ilerlerken yolunda, üç şeye sahip olması gerektiğini bilir. Şu üç şeye sahipse ilerlemekten korkmaz: İnanç, umut ve sevgi…

Dünyasını sevdiği kişilerle paylaşır ışığın savaşçısı. Yalnız başına büyüyemeyeceğini arkadaşlarından uzaklaşamayacağını bilir. Onun için imkansız sevgi diye bir şey yoktur. Ne sessizlik ne ilgisizlik ne de reddedilme gözünü korkutur. İnsanların yüzündeki ifadesiz maskenin gerisinde sıcacık bir yüreğin bulunduğunu bilir. İşte bu yüzden savaşçı, başka insanlardan daha fazla riske atılır. Sık sık “hayır” sözcüğü ile karşılaşacağını bilse de, evine yenilmiş bedeniyle ve ruhu ile reddedilmiş olarak dönecek olsa da sürekli olarak birinin sevgisini arar. Bir savaşçı ihtiyacı olan şeyi ararken asla korkuya baş eğmez. Sevgisiz bir hiçtir o…

Işığın Savaşçısı çektiği acıyı başkalarına göstermemek için genellikle yalnız kalmaya çalışır. Bu hem iyi hem de kötüdür. İnsanın yüreğinin kendi yaralarını ağır ağır sarmasına izin vermesi bir şeydir zayıf görünmek korkusuyla düşüncelere dalıp oturması başka şey. Zayıf görünmekten korkmaz o. Çünkü bilir ki zayıflık da insan içindir. Sadece acısının geçmesi için sessizce bekler.  Bir savaşçı yalnızlık ile başkasına bağlılık arasında dengeyi nasıl kuracağını bilir.

Bazen önüne çıkan engellerin çevresinden akan bir su gibi davranır Işığın Savaşçısı. Suyun gücü şurada yatar: Çekiç ile parçalanmaz o ya da bıçakla kesilmez.  Dünyanın en sağlam kılıcı bile onun yüzeyini bereleyemez. Bir nehrin suları hangi yol uygunsa oraya uyum sağlayabilir ama su hedefinin deniz olduğunu da asla unutmaz. Kaynaklarından fışkırırken zayıf olan sular daha sonra yavaş yavaş karşılaştığı öteki ırmaklar kadar güçlenir ve belli bir noktadan sonra mutlak bir güce sahip olur. İşte böyle davranır Işığın Savaşçısı. Karşılaştığı engeller yüzünden gerekirse yolunu değiştirir ancak hedefini asla unutmaz. Daima iyiye doğru en uygun yoldan yürümeye çalışır.

Işığın Savaşçısı sebatın ve cesaretin değerini bilir. Çoğu kez çarpışırken beklemediği darbeler alır. Bu durumda gözyaşı döker ve gücünü yeniden toplamak için dinlenir. Ama hayallerini gerçekleştirmek için hemen yeniden dövüşmeye başlar çünkü bilir ki savaştan ne kadar uzak kalırsa kendini o kadar zayıf, korku dolu ve ürkmüş hisseder. Bir süvari atından düştükten sonra hemen yeniden atın sırtına çıkmazsa bir daha bunu yapacak gücü bulamaz.

Işığın Savaşçısı, çelişkileriyle bir bütündür. Hem korkaktır hem cesur. Hem zayıftır hem güçlü. Hem iyidir hem kötü. Bizim gibi… Bazen dünyanın en iyi insanı yaşar içimizde. Cömert, dürüst, sevecen, güleryüzlüyüzdür. Tüm erdemler bizde toplanmıştır sanki. Bazense tam tersine, belki yaşadıklarımızdan belki karakterimizden belki de bambaşka bir şeyden dolayı kötü biri çıkar içimizden. Huysuz, aksi, sinirli, yalancı ve birçok kötü şey… Ve bazen de ne iyi ne kötü diyebileceğimiz özelliklere sahip oluveririz. Korkaklık ya da zayıflık gibi… İşte bunların hepsinden bir sen oluşur, bir ben oluşur. Hepimiz insanızdır. İyisiyle kötüsüyle, zayıfıyla güçlüsüyle… Ve hepimiz birer savaşçıyızdır. Işığın Savaşçıları… İyiye doğru giden yolda, karşılaştığı engellere rağmen yürümeye çalışan savaşçılar. Savaşı kazanıp ışığa ulaşabilmek dileğiyle… 

KAYNAKÇA:

C.Paulo. (2020). Işığın Savaşçısını Elkitabı. (Çev.İlknur Özdemir) Can Yayınları:İstanbul.

Aktiffelsefe Araştırma Grubu


Doğu ve batı felsefelerini ve kültürlerini incelediğimiz felsefe seminerlerimize katılmak isterseniz de buraya tıklayarak ücretsiz kayıt yaptırabilirsiniz. Bu arada seminer konularımızı incelemek için Felsefe Seminerleri sayfamızı ziyaret edebilirsiniz.

İlginizi Çekebilecek Diğer Yazılarımız:

gtag('config', 'AW-802439404');