Hint felsefe sisteminde yaşam bazı yasalarla anlatılır. Dharma, bu yasalardan biridir. Basitçe doğa yasası olarak tanımlarız Dharma’yı. Yazımızda bu kavramı, İngiliz yazar Annie Besant’ın anlatımlarına dayanarak daha ayrıntılı biçimde anlamaya çalışacağız.

Yazar “Dharma&Karma” adlı eserinde Hint kast sistemini kullanarak tanımlamaya çalışır Dharma’yı. Fakat bu kast sistemi ortaokul sıralarında öğrenmiş olduğumuz sınıflar arası geçişi imkansız gören sert kast sistemi değildir. Orijinal kast sisteminde Brahmin, Kşatriya, Vayşa ve Sudra vardır ve bu bölünme bugünkünün aksine statü değil bilinç durumuna göre oluşturulmuştur. Brahmin en yüksek bilinç durumunu temsil ederken, Sudra en düşüğünü temsil eder. Bu sistemde, üstteki alttakini ezmez, onu yükseltmek için çalışır. Kastlar arası geçiş mümkündür, kişi bilincini yükselttiği ölçüde üst kastlara geçebilir. Bilincin yüksekliği ise ne kadar çok kişiyi kapsadığıyla ve ne kadar çok kişiye hizmet edebildiğiyle ilgilidir.

Sudra sadece kendisini düşünebilen bir yapıya sahipken Vayşa ailesini de düşünebilmeyi kapsayan bir bilince sahiptir. Kşatriya ise toplum bilincine sahiptir ve bütün topluma hizmet eder. Brahmin, evrenin bilincindedir ve eylemleriyle tüm evrene, evrendeki her şeye hizmet eder. Bu sistemde üst kastlar alt kastları eğitir ve onların bilinçlerini yükseltmelerine yardımcı olur. Daha üst bir kastta olmak daha konforlu bir hayat sürmeyi değil, daha özverili bir hayat sürmeyi ifade eder.

Annie Besant, anlatımının devamında Dharma kavramının kısmi bir tanımını verir. Ve der ki:

“Dharma, her insanda belli bir gelişme ve açılma aşamasına ulaşmış içsel doğadır.”

Bu tanıma göre her insanın ve hatta her varlığın kendi doğası vardır. Başta saydığımız dört sınıfın kendi durumlarına göre görevleri vardır ve bunu uygularlarsa evrim yolunda ilerleyeceklerdir. Evrenin mükemmelleşmesinin tek yolu; her parçanın kendi görevini yerine getirmesi ve kendini geliştirmesidir. Eğer ağaç dağa benzemeye çalışırsa veya su, toprak gibi olmaya çalışırsa her biri kendi güzelliğini kaçıracak ve diğerinin güzelliğini görmekte başarısız olacaktır. Bedenimizdeki her hücre de böyledir. Biri kendi görevini yapmazsa veya bir başka hücrenin görevini üstlenirse ortaya hastalık çıkacaktır. Ancak her hücre kendi üzerine düşeni yaparsa sağlıklı olacaktır. Ve hücreler gelişmek için uğraştıkça insan büyüyüp gelişecektir.

Artık Dharma şöyle tanımlanabilir der Besant:

“Herhangi bir şeyin evriminin herhangi bir aşamasındaki içsel doğası ve kendi açığa çıkmasının bir sonraki aşamasının yasası.”

Yani açığa çıkmada ulaştığı noktanın doğası ve sonra açığa çıkmadaki bir sonraki aşamayı getiren yasa. Kendi doğası evrimde ulaştığı noktayı gösterir, sonra yolunda daha da evrimleşmek için ne yapması gerektiği gelir. Bu iki düşünceyi birlikte ele alırsak eğer neden kişinin kendi Dharma’sını uygulayarak mükemmelleşmeye ulaşması gerektiğini anlaşılacaktır. Benim Dharma’m; içimdeki tanrısal hayat tohumunun açığa çıkmada ulaştığı evrim seviyesidir, artı bir sonraki seviyeye ulaşmam için uygulamam gereken hayat yasasıdır. Bu, her ayrı varlığa aittir. Gelişim seviyemi ve daha ileri gitmemi sağlayacak yasayı bilmek zorundayım. O zaman Dharma’mı biliyorum demektir, bu Dharma’yı izleyerek mükemmelleşme yolunda ilerleyebilirim.

Hiçbir varlık kendi Dharma’sına uygun olmayan evrim yolunda ilerlemeye çalışmamalıdır. Zira bu durumda ilerleme değil gerileme görmek daha olasıdır. Söz gelimi zevke ve sefaya düşkün bir insana “daha iyi biri olmak için çileci yaşam şartlarını benimsemelisin” dersek o da bize “hadi oradan” deyip zevkine ve sefasına geri döner. Onun daha iyi bir birey olması için söylenmesi gereken egosunu tatmin ederek iyiye yönlendiren cümlelerdir. Çünkü o, bu esnada bir Sudra kadar düşük bilince sahiptir ve kendisinden bir anda Brahmin olması beklenemez. Evrim yani dolayısıyla gelişim yavaş yavaş olacaktır. 

Hint felsefesinde kısaca böyle bahsedilir Dharma’dan. Biz insanlar da bu tür felsefi düşüncelerle hiç ilgilenmesek bile bilip anlamalıyız kendi doğamızı ve sonra da başkalarının doğasını. Tıpkı bedendeki hücre örneğindeki gibidir çünkü. Doğamıza aykırı yaptığımız her şey önce ruhumuza hastalık getirir sonra evimize sonraysa toplumumuza. 

Gerçekten de dönüp etrafımıza bir baktığımızda toplumlardaki çürümenin, doğadaki bozulmanın nedeni bizim yanlış hareketlerimiz değil midir? Her eşyanın, her bitkinin, her hayvanın, her insanın evrende bir yeri ve görevi vardır. Hiçbir organın diğerinin yerine geçip çalışamayacağı gibi hiçbir varlık da diğerinin yerini dolduramaz. Bir “Bir’in” ayrı parçalarıdır tüm varlıklar. Bir parçanın bozulması diğerini de etkileyecektir. Bu yüzden her parça kendi doğasını korumalı kendi evrim yolunda ilerleyip yeniden “Bir’e” ulaşmalıdır.

Dharma’mıza en uygun evrim yolunda sabırla ilerleyebilmek dileğiyle…

KAYNAKÇA:

Besant A. (2019). Dharma&Karma. (Çev. Duygu ALKAN ERDOĞDU) Eskişehir:Prometheus Yayınları

Aktiffelsefe Araştırma Grubu


Doğu ve batı felsefelerini ve kültürlerini incelediğimiz felsefe seminerlerimize katılmak isterseniz de buraya tıklayarak ücretsiz kayıt yaptırabilirsiniz. Bu arada seminer konularımızı incelemek için Felsefe Seminerleri sayfamızı ziyaret edebilirsiniz.

İlginizi Çekebilecek Diğer Yazılarımız:

gtag('config', 'AW-802439404');