Kadim kültürlerde çeşitli mitolojik inanışlar vardır. Bazen bir nesne, bazen bir ruh, bazen bir tanrı kutsallaştırılır mitlerle. Ağaç da birçok kültürde mitsel bir öge olarak yerini almıştır. İskandinav mitolojisindeki Yggdrasil ağacı işte bunlardan biridir.

Yggdrasil ağacının ismi bize her ne kadar yabancı gelse de aslında duvarlarımızda, kolyelerimizde motif olarak kullandığımız hayat ağacının ta kendisidir.

Bir dişbudak ağacı olarak tasvir edilen Yggdrasil mitolojide genellikle uzun yaşamı, bereketi, yeniden doğuşu ve bilgiyi temsil eder. Zira İskandinav mitolojisinin büyük tanrılarından biri olan tanrı Odin, bilgeliğini dokuz gün dokuz gece bu ağaca kendini asarak elde etmiştir. 

Hikayeye göre Tanrı Odin, kendini Yggdrasil ağacının dallarına asmış mızrakla yaralı olduğu halde ve yiyecek ve içecek olmadan dokuz gün dokuz gece Yggdrasil’de asılı kalmıştır. Daha sonra Odin, büyüsel bilgelik ve gücün simgesi olan Rune (sır) yazısını ele geçirmiştir. Odin’in çağrısı üzerine Runik harfler ortaya çıkmış böylece Odin, gizli ilmi ve şiir yeteneğini elde etmiştir.

 Yggdrasil “ygg”ın (Odin’in adlarından biri) atı (Drasill), darağacına asılmışın atı anlamlarına gelir. Odin’e sunulan kurbanların ağaçlara asıldığı düşünülmektedir. Yggdrasil eski İskandinav dininde tam bir hayat ağacı özelliği gösterir.

İskandinav manevi kozmosuna göre kozmosun içerisinde bulunan Dokuz Dünya ve gerisinde kalan her şey bu ağacın etrafına dizilmiştir. Evren, ağacın dallarına bağlı ya da köklerine tutunmuş bir haldedir. Bu yapı kozmosun her bölgesini birbirine bağlamaktadır. Bu nedenle evrenin iyiliği Yggdrasil‘in iyiliği demektir. Oluşan olaylar ya da kötülükler bu sebeple bütün dünyaları etkileyecektir. Ne zaman ki bir dal ya da bir kök bir sebepten titreşir ise, her yer titreşir. Mitoloji de olsa gerçek de olsa kelebek etkisi her yerdedir. Bir kötülüğümüz bin kötülüğe neden veya bir iyiliğimiz bin iyiliğe bedeldir.

 Mitolojiye göre ebediyen yeşil kalacaktır bu ağaç. Bütün ağaçların en büyüğü ve en iyisidir. Yggdrasil dünyanın merkezi ve dayanağıdır. Ağacın dalları bütün dünyaya yayılır ve üç kökü vardır. Birinci kök cehenneme, ikinci kök devlerin ülkesine, üçüncü kök insanların yaşadığı topraklara uzanır. O, dünyayı saran, koruyan, besleyen, onu ayakta tutan ağaçtır.

Yggdrasil’in bulunduğu yerde üç de pınar vardır. Birincisi aklın pınarıdır (mimisbunnr) gizli bir ilme sahip olduğuna inanılan ünlü dev Mimir tarafından korunur. Buna Mimir’in akıl kuyusu denir. Mimir bu kuyudan içtiğinden beri destanlarla dolu hale gelmiştir. 

İkinci pınar kaderin pınarı (urdarbrunnr)dur. Burada insan ömrünün uzunluğu belirlenir ve buraya Nornlar bekçilik eder. Nornlar insanların kaderlerinin dağıtan tanrıçalardır mitolojide. Bu çeşme her zaman Yggdrasil’in yanında bulunur. Tanrılar bu çeşmenin yanında mahkeme kurarlar.

Üçüncü pınar da Hevelgelmir’dir. Bu pınar aynı zamanda Hel’in nehirlerinin kaynağını da oluşturmaktadır. (Kuran, Tevrat ve İncilde cennette yer alan dört ırmaktan bahsedilir. İnanışa göre bu ırmakların kaynağı da hayat ağacıdır.) 

Yggdrasil‘in engin dalları ve kadim kökleri arasında pek çok hayvan yaşadığı söylenmektedir. Ejderha Nidhogg etrafında gezinir ve birkaç yılan kökünü kemirir. Adsız bir kartal dallarının en tepesine tünemiştir. Bir de sincap vardır. Adı Ratatoskr (Drill-Tooth) olan bu sincap, ejderha Nidhogg‘un yaptıklarını kartala ya da kartalın yaptıklarını ejderhaya yukarı aşağı taşır. Gövdesinde Dainn, Dvalinn, Duneyrr ve Drathror adlı dört geyik vardır. Geyikler dört rüzgarı temsil ederler ve ağacın yapraklarından beslenirler.

Bu hikayeler derin anlamlar taşımaktadır aslında. Ağacın bazı hayvanlar tarafından yavaş bir şekilde kemirilmesi, yenilmesi ya da özünün sömürülmesi,ağacın bir hayatının olduğunu anlatmaktadır bizlere. Bir nevi ölümü ifade etmektedir. Haliyle Yggdrasil‘in ölümü de kozmosun ölümü anlamına gelmektedir.

İskandinav mitolojisinde adı Yggdrasil olan hayat ağacı başta da söylediğimiz gibi birçok kültürde göstermiştir kendisini. Hint kutsal metinleri olan Upanişadlarda yer almış, Budha’nın gölgesinde aydınlandığı ağaç olarak da anılmış, eski Türklerde şamanların hayat ağacından doğduğuna inanılmıştır. Mezopotamya kültürlerinde ve Hristiyanlık, Yahudilik gibi dinlerde de bahsedilmiştir hayat ağacından.

KAYNAKÇA:

Öztekin S. (2008). Dinlerde Hayat Ağacı. Ankara: Ankara Üniversitesi Yüksek Lisans Tezi

Aktiffelsefe Araştırma Grubu


Doğu ve batı felsefelerini ve kültürlerini incelediğimiz felsefe seminerlerimize katılmak isterseniz de buraya tıklayarak ücretsiz kayıt yaptırabilirsiniz. Bu arada seminer konularımızı incelemek için Felsefe Seminerleri sayfamızı ziyaret edebilirsiniz.

İlginizi Çekebilecek Diğer Yazılarımız:

gtag('config', 'AW-802439404');