Birkaç hafta önce Google Trendlere baktığımızda 2022 yılında en çok yapılan aramalarda “ben neden…?” sorusunu gördük. “Ben neden böyleyim?”, “Ben neden mutsuzum?”, “Ben neden çirkinim?” , “Ben neden sevilmiyorum?”  gibi…  Sorgulamaya fazlasıyla açık olduğumuzu fark ettik ama bu sorguların meraktan değil de daha çok isyandan ve mutsuzluktan kaynaklandığını tespit ettik.

Peki neden mutsuzuz? Ya da gerçekten bu kadar mutsuz muyuz?

Son zamanlarda madde bizi öyle bir girdaba soktu ki ruhumuzu unuttuk. Alışverişlerle, hediyelerle, evlerle, arabalarla mutlu olduğumuzu sandık. Ama baktık ki hiçbiri bizi doyurmuyor. Fark edemedik aç olanın bedenimiz değil de ruhumuz olduğunu…

Halbuki “Ruh mana arar, Nefs madde: Ruh maddeye önem vermez. O manadan yanadır, manadan beslenir. Çünkü bilir ki; maddeye verilen önem bir süre sonra madde elde edildiğinde bizi manasızlıkla karşı karşıya getirir. Sürekli madde peşinde giden birisi için, her şey bir süre sonra manasızlaşır. Nefs ise maddecidir. Mananın değerinden uzak yaşar. Bu yüzden hep sıkılgan, hep doyumsuzdur.”

            Hepimizde bulunan kronik mutsuzluğun çözümü ruhu doyurmaktadır aslında. Ona iyi bakmak, onu anlamak gerekir. Her yazımızda söz ettiğimiz gibi erdemlerdir ruhumuzu mutlu kılacak olan.

            Geçenlerde oturduk, düşündük. Yazılarımızın çoğunda sonucu hep erdemlere bağlamışız. “Kendimizi tekrar mı ediyoruz acaba?” diye sorduk. Sonra dedik ki: “Bizi bırakmayan, bu dünyada geçici olmayan, erdemlerdir, bundandır her sözü erdemlere bağlamamız…

            Bu sıkıntılarımız, mutsuzluklarımız, sorgulamalarımız da düşmanlarımız değildir bizim. Aksine bizi uykudan uyandırmaya çalışan dostlarımızdır. Doğan Cüceloğlu ‘Savaşçı’ adlı eserinde bahsetmiş bu durumdan. Kitapta sohbet ettiği Arif adlı karaktere bir hikaye anlatmış:

            Hikayeye göre sabah dokuzda kalkması gereken bir kişi, ev arkadaşlarından kendisini saat yedide uyandırmalarını rica etmiş. “Ne kadar itiraz edersem edeyim siz beni muhakkak uyandırın” diye de tembihlemiş. Ertesi sabah arkadaşları uğraşmış uğraşmış fakat erken kalkmak isteyen kişi uyanmak istememiş sürekli ertelemeye çalışmış. Ama arkadaşları vazgeçmemiş onu uyandırmak için çabalamaya devam etmiş… Sıkıntılarımızı bu hikayede bizi uyandırmaya çalışan arkadaşlara benzetmiş Cüceloğlu. Aslında bu sıkıntılar, mutsuzluklar bizi iyice bunalttığında uyanmaya başlayacağımızı anlatmış.

            Demezler mi zaten “Her gecenin bir sabahı vardır” diye. İşte o yoğun depresif zamanlarımızın da bir sonu vardır. B yoğun sıkıntıların her biri bizi uyandırmak içindir. Uyanıp silkelenmek, ruhumuzu huzura kavuşturmak içindir. Yeter ki uyanmaya hazır olalım…

            Uyanıp, erdemlerimizle ruhumuzu huzura kavuşturmak dileğiyle…

Aktiffelsefe Araştırma Grubu


Doğu ve batı felsefelerini ve kültürlerini incelediğimiz felsefe seminerlerimize katılmak isterseniz de buraya tıklayarak ücretsiz kayıt yaptırabilirsiniz. Bu arada seminer konularımızı incelemek için Felsefe Seminerleri sayfamızı ziyaret edebilirsiniz.

İlginizi Çekebilecek Diğer Yazılarımız:


gtag('config', 'AW-802439404');