Yeni bir yıla merhaba dediğimiz bu günlerde, eski kültürlerde nasıl bakılırmış yeni yıla görelim dedik hep birlikte. Birçoğumuz için yeni yılın gelişi bir kıpırdanmanın işaretidir. Hastalıklarla, ekonomik sıkıntılarla geçirmiş olduğumuz son birkaç yıla rağmen hala o kıpırdanmalar vardır içimizde. Bazıları “Aman yıl değişiyor da ne oluyor hayat hala zor” der ama aslında onların bile içi kıpır kıpırdır. Çünkü Pandora’nın Kutusunda kalan son varlık yani, “Umut” gezinmektedir hala her yerde.

Bizler yeni yıla biraz değişim biraz gelişim olarak bakarız genelde. Yeni bir yılda kendimizde, çevremizde hep bir adım ileriye gitmek isteriz. Peki eski zamanlardaki insanlar ne düşünüyordu yeni yıl için? Onlar için bir ayin, bir dini gün gibi miydi? Bir yenilenme miydi yoksa cezalandırma biçimi miydi?

Tarihçi yazar Mircea Eliade “Ebedi Dönüş Mitosu” adlı eserinde yeni yıldan bahsetmiştir, eski kültürlerin ona bakış açısından da. Biz de kitaptan yararlanarak anlatmaya çalıştık dilimiz döndüğünce…

Esere göre, ilkel insan, bilinçli davranışında daha önce başka birisi tarafından, insan olmayan bir varlık tarafından yapılmamış ve yaşanmamış herhangi bir eylemi yaptığını ileri sürmez. Onun yaptığı her şey daha önce yapılmıştır. Yaşamı başkalarınca başlatılmış hareketlerin bitmek bilmez tekerrürüdür.  

Tekerrüre esas ilk eylemler yaratılış esnasında yaşanmıştır ilkel insana göre. Ve ilkel insan her yeni yılı yaratılışın bir tekrarı olarak görmektedir.  Zamanın bağımsız bölümlere; yani yıllara bölünmesi bir yandan yok oluş diğer bir yandan yeniden doğuştur. İlkel insan geçmişini yok ettiğini düşünerek eski hatalarından, günahlarından, kusurlarından arınmayı düşünür ve her yeni yılda yeni saf bir yaşama başlar böylece. Her yılbaşı günü, mitsel ve ilksel zamanı, an zamanı, Yaratılış kertesinin zamanını bir anlık bile olsa yeniden kurma çabasıdır onlara göre.

İlksel insanlar geçmiş zamanı yok etme ve kozmogoniyi(yaratılış anını)  güncelleştirme yoluyla kendilerini periyodik olarak yeniden doğurma ihtiyacını derinden hissetmişlerdir. Ayrıca günahlarından, hatalarından kurtulmak istemişlerdir.  İnsan,  kozmogoniyi yeniden üretme ihtiyacını hissetmiş, bu yeniden üretimle dünyanın mitsel başlangıç anı ile çağdaş olmuş ve kendini yeniden doğurabilmek için, olabildiğince sık, bu ana dönme ihtiyacını hissetmiştir. 

Örnek verecek olursak; Babilliler için yılbaşı, ilkbahar ekinoksu yani mart ayı sonlarına denk gelmekteydi. Onlar için yeni yıl, doğanın kendini yenilemesi anlamına gelmiştir. Bu halk, oldukça uzun süren bu yenilenme kutlamalarına Akitu adını vermiştir. Festival sırasında şehirdeki tanrı heykelleri, geçit töreninin gerçekleştiği yerde olmuş ve kaosa karşı zaferi sembolize etmiştir. Babilliler için yeni yıl, sembolik bir temizlenme bir arınma anlamına gelmiştir.

Yine Romalılar için de yılbaşı aslında ilkbahar ekinoksu dönemidir. Ancak ocağın birinci günü yılbaşı tatili anlamına gelmiştir. Romalılar için ocak önemli bir aydı. Onlara göre ocak ayı adını, iki yüzlü bir tanrı olan değişim ve başlangıçlar tanrısı Janus’tan almıştır. Tanrının bir yüzü geçmişe diğeri ise geleceğe bakmaktadır. Zamana ait tüm başlangıçlar ve bitişler, doğaya ve insana dair soyut ve somut tüm geçişler, kapılar, girişler, çıkışlar, geçitler, toplumsal değişiklikler, savaş ve barış onun gözetimi altındadır. Bu yüzden Romalılar, servetlerini çoğaltmak yani talihlerini değiştirmek için ocağın birinci gününde yeni yılı kutlamışlar bu günün bereketine inanmışlardır.

Örneklerimizdeki kültürler ve daha birçok kültür yeni yılı bir başlangıç, tüm kötülüklerden arınıp saflaşma anı, bir gelişim, bir değişim olarak görmüşlerdir. Tıpkı bizim şimdi hissettiğimiz gibi. Onlar ilk yaratılış anına döndüklerine kalben inanmışlar geçmişteki kötülüklerini yok etmişlerdir. Bizler biliyoruz ki yeni yıl ilk ana dönüş değil, biliyoruz ki geçmişimiz asla yok olmayacak. Ama şunu da biliyoruz ki dünümüzdeki hatalarımızdan, kusurlarımızdan arınıp yeni bir güne başlayabiliriz. Yarın yepyeni bir ben olabiliriz.

Daha iyi bir yıla daha iyi bir benle başlamak dileğiyle…

KAYNAKÇA:

Eliade M.  (1994). Ebedi Dönüş Mitosu. (Çev. Ümit Altuğ). Ankara : İmge Kitabevi.

Aktiffelsefe Araştırma Grubu


Doğu ve batı felsefelerini ve kültürlerini incelediğimiz felsefe seminerlerimize katılmak isterseniz de buraya tıklayarak ücretsiz kayıt yaptırabilirsiniz. Bu arada seminer konularımızı incelemek için Felsefe Seminerleri sayfamızı ziyaret edebilirsiniz.

İlginizi Çekebilecek Diğer Yazılarımız:

gtag('config', 'AW-802439404');