Canlısını görmek pek mümkün olmasa da resimlerden gördüğümüz kadarıyla baykuşlar pek bir ürkütücü gelir bize. O kocaman gözleriyle, vakur duruşlarıyla geceye hükmederler onlar. Son yıllarda kıyafet, bardak, tabak ve sair eşyalarda motif olarak kullanılmasıyla biraz daha sempati duyduğumuz bu canlılar, aslında birçok kültürde de olumlu olumsuz yer edinmişlerdir kendilerine.

Anadolu’da ve Avrupa’nın genelinde uğursuzluğu, eski Çin’de ve Hindistan’da ölümü, Afrikada büyüyü ve hastalığı, Hristiyanlıkta cadıları ve inançsızlığın körlüğünü simgeleyen bu kuşlar; Japonyada ve Babilde hastalıklara karşı koruyucu tılsımı, İngiltere’nin bazı bölgelerinde şansı ve kadim kültürlerin birçoğunda bilgeliği temsil etmektedir.

İlk önce Yunan ve Roma mitolojilerinde karşımıza çıkar baykuş.  Yunan mitolojisinde ‘kişileşmiş akıl’ olarak kabul edilen bilgelik tanrıçası Athena’nın simgesi baykuştur. O bir yandan bilgeliği simgelerken bir yandan temkinlilik ve ihtiyatlılığı simgelemiştir. Bir yandan da savaşlarda koruyucu, doğumlarda kötü ruhları kovucu olmuştur. Yunan askerleri bir savaşta üzerlerinden baykuş geçerse, tanrıça Athena’nın kendilerini koruduğuna ve zafere ulaşacaklarına inanmışlardır. Yine Yunan kadınları da doğum esnasında baykuş figürlerini kötü ruhlara karşı tılsım olarak kullanarak çocuklarını güvenle dünyaya getirmeye çalışmışlardır.  Bereket ve toprak tanrıçası Demeter’e kurban edilen ilk kuş da baykuştur. Bu nedenle bu kültürde baykuşa kutsallık atfedilmiştir.

Athena’nın Roma mitolojisindeki karşılığı  tanrıça Minerva’nın simgesi de baykuştur. Athena’nın baykuşu” veya “Minerva’nın baykuşu” olarak adlandırılan Athene noctua Batı dünyasında bilgi, perspektif ve bilgeliğin sembolü olarak kullanılmıştır.

Anadolu’da yanlış anlaşılarak uğursuzluk getirdiğine inanılan Baykuş, eski Türk kültüründe de önemli bir yere sahiptir. Türk Bayat boyunun simgesi olarak seçilen baykuşa ‘ügi’ adı verilmiştir.  Yusuf Has Hacib’in, ünlü yapıtı Kutadgu Bilig’de baykuş “ügi” olarak yer almaktadır. Eserde yazarın “Arslan gibi hamiyeti yüksek tutmalı, baykuş gibi geceleri uykusuz geçirmelidir.” önerisi doğrultusunda, geceleri uyumayan, keskin görüşüyle çevresini izleyen baykuşun; sezgileri, erdemi ve bilgeliği ile örnek alınması vurgulanmaktadır. 

Yaşayan destan olarak kabul edilen  Kırgız Manas destanında da baykuş imgesine rastlarız. Çıyırdı (Manas’ın annesi) kocası Cakıp Han’a “Oğlunu niye sahrada yalnız bıraktın. Senin ondan başka kimin var? Ben Baykuş Ana oldum” şeklinde seslenmiştir. Baykuş ana tabiri “uçmayı öğrenen yavrularının annesinin gözünü oyması” gerçeğinden yola çıkılarak sarf edilmiş bir fedakarlık ifadesidir.

Romalılarda az önce de bahsettiğimiz gibi bilgelik tanrıçası Minerva’nın simgesi olan baykuş, doğurganlığı temsil eden bir Kelt tanrıçasını da simgelemiştir. Bazı Romen para birimleri üzerinde statü, güç sembolü olarak da tasvir edilmiştir. Zeka, öğrenme ve zenginlik konularının imgesi olmuştur.

Amerikan yerlilerinin bir kısmı olumsuz olarak baksa da bir kısmına göre  bilgelik, öngörü ve kutsal bilginin bekçisi olmuştur. Geceleri görmek baykuşun özelliklerinden olduğu için bu yetenek Amerikan yerlileri arasında efsane olmuştur ve bu özelliğin törenler sırasında çağrılan ruhlardan gizli bilgilerin öğrenilip kehanette bulunmak için gerekli olduğuna inanmışlardır. Hatta bir kısım yerliler atalarının baykuşlar olduğuna inanmışlardır. Yine başka bir kabile de baykuşun şifa getireceğine inanmış tüylerine değer verilmesi gerektiğini düşünmüştür. Ayrıca baykuş, onlar için  bilgelik, algı, ayırt etme ve hileyi anlama özelliklerinin öğreticisidir.

İslam kültürü de baykuşu önemsemiştir. Hayvanlarla konuştuğu söylenilen Süleyman Peygamberle bir kıssası anlatılmıştır baykuşun. Şöyledir bu kıssa:

“Bir peçeli baykuş, Hz. Süleyman’ın yanına geldi, selam verdi. Hz. Süleyman selamını aldı. Sonra aralarında şöyle bir konuşma geçti:

‘Ey baykuş, neden toprakta bitenden yemezsin?’

‘Hz. Adem topraktan çıkan şey sebebiyle cennetten çıkarıldı.’ dedi.

‘Niçin su içmezsin?’ diye sordu.

‘Çünkü Hz. Nuh kavmi suda boğuldu.’ dedi.

‘Neden imar edilmiş mamur yeri terk edip harabeleri mesken tutarsın?’

‘Harabeler Hz. Allah ‘in mirasıdır, bende Hz. Allah’ın mirasında otururum.’

‘Harabe üstüne konduğunda ne dersin?’

‘Burada yiyip içerek geçinenler hani nerededir?’ derim.

‘Ya imar edilmiş yer üzerinden geçsen ne dersin?’

‘Yazık Ademoğluna ki önünde nice güçlükler varken nasıl rahat uyumaktadır?’ derim.

‘Gündüzleri niçin çıkmazsın?’

‘Ademoğlunun kendisine ettiği zulmün çokluğundan…’ dedi.

‘Öterken ne dersin?’

‘Ey gafil, ahiret yolculuğun için azık hazırla! derim ve ‘Sübhane halıkun Nur’ diye zikrederim .’ dedi…

Bunun üzerine Hz. Süleyman (a.s.) Şöyle buyurdu:

‘Kuşlar içinde insanoğluna bu kadar güzel nasihat eden ve bundan daha şefkatli olanı yoktur.’”

Bu kıssadan da anlaşılmaktadır ki İslam kültüründe de baykuş, bilgelikle özdeşleştirilmiştir. Ve bundan sonra o, virane bülbülü olarak adlandırılmıştır.

Daha pek çok kültürde bilgelikle birlikte adı anılmıştır baykuşun. Bu sebepten günümüzde kütüphaneciliğin, bilgiyi öncelik olarak alan kuruluşların, internet sitelerinin sembolü de olmuştur. Peki neden baykuş?

Çünkü gecenin kuşudur o. Üstün görme ve duyma yeteneği sayesinde çevresinde olup biten her şeye hakimdir. 

Cehalet nedir? Bilgisizliğin karanlığıdır. Gece gibi… İnsan cahil olunca birçok şeyi göremez. Çünkü gerçek bilgi karanlıktadır. Bilgelerse cehaleti aydınlatan kişilerdir. Karanlığı yarıp oradaki gerçeği, aydınlığı gösterebilen kişilerdir. İşte baykuş da bu yüzden bilgedir. Çünkü gecede yalnız o görür, kafasını bile çevirmeden, o kocaman gözleriyle gecedeki gerçeği görür.

Baykuşun bilgeliğin temsilcisi olarak seçilmesinde gece görme yeteneğinin yanında başka özellikleri de etkili olmuştur tabi. Baykuş genel olarak neredeyse sezgileri olan, avını sabırla bekleyen, hiç acele etmeyen, sanki her şeyi çok iyi hesaplayıp, düşünüp karar veren, zamanlamayı çok iyi yapan zeki denebilecek bir kuştur. Akıllı olarak görüldüğü için de aklın, bilginin ve bilgeliğin simgesi kabul edilmiştir çağlar boyunca.

O biz, sabrı öğretir. Odaklanmayı ve hedeflerimize ulaşmak için doğru zamanda doğru hareketi yapmayı öğretir. Sezgilerin ve bilgeliğin gücünü gösterir.

Kadim hiyerogliflerin, mitolojinin, İslamdaki hayvan kıssalarının, gecenin ve bilgeliğin baş kahramanıdır o.

Bir ağaca tüner ve gamlı gamlı düşünür durur. Gecenin sessizliğinde bilgeliğin derinliğindedir daima…

O koca gözleri bize her ne kadar korkutucu gelse de hep bir şeyler gizlidir ardında… Ne dersiniz? Onu uğursuzlukların, kötülüklerin simgesi olarak değil de ulaşmaya çalıştığımız bilgeliğin simgesi olarak görüp aydınlanmanın vakti gelmedi sizce de?..

Aktiffelsefe Araştırma Grubu


Doğu ve batı felsefelerini ve kültürlerini incelediğimiz felsefe seminerlerimize katılmak isterseniz de buraya tıklayarak ücretsiz kayıt yaptırabilirsiniz. Bu arada seminer konularımızı incelemek için Felsefe Seminerleri sayfamızı ziyaret edebilirsiniz.

İlginizi Çekebilecek Diğer Yazılarımız:

gtag('config', 'AW-802439404');