Hint felsefesinde ölümden konuşulduğunda bedenin ölümlü ruhun ise ölümsüzlüğünden bahsedilir. Ruhun ölümsüzlüğü ise karma denilen bir kavramla ilişkilidir. Karma, “iradi fiillerle sonuçları arasındaki ilişkiyi düzenleyen ve alemdeki adaleti temin eden bir prensip veya doktrin” şeklinde tanımlanır. Buradan ise, ister iyi ister kötü olsun tüm fiillerin bir sonuç doğuracağı manası çıkar. Bu bağlamda karma geçmiş hayatın şimdiki hayatı, şimdiki hayatın da geleceği belirlemesini sağlayan bir bağ şeklinde düşünülebilir.
İnsanlar, fiillerinin sonucunu yani karmasını yaşamlarında görebilirler Hint felsefesine göre. Ancak sonuçları görmek için tek bir yaşam yetmez. Bu sebepten kişilerin ölümlerinden sonra, ruhları başka bir bedende yeniden dünyaya gelir. Bu doğum, ölüm ve yeniden doğum çarkına ‘Samsara’ denir. Sanskritçe samsara terimi “dolaşmak”, “birlikte akmak”, “geçmek”, “gezinmek” anlamına gelir.
Ruhlar, karmalarını temizlemek, önceki hayatının sonuçlarını yaşamak için yeniden dünyaya gelirler Samsara çarkının içindeyken. En başta bu dünyaya gelirken sahip olacağı beden (insan, hayvan, bitki vs.) olmak üzere; bu bedenin dünyaya geleceği fiziki çevresi, cinsel kimliği, bedeninin şekilleneceği ailesi dolayısıyla da dünyadaki yeni hayatında hangi toplumsal grup içinde yer alacağı, hangi mesleği icra edeceği, yani kimlerle ilişki içinde olacağı, hangi davranışları gösterebileceği ya da gösteremeyeceği gibi her şey insanların bir önceki hayatlarında yaptıkları şeyler tarafından belirlenir.
Karma yasasından dolayı ölüm bir kötülük olarak görülmez Hint felsefesinde. Zira kişiler şimdiki yaşamlarındaki iyi kötü eylemlerinin sonuçlarını bir sonraki yaşamlarında göreceklerdir. Hatta daha iyi bir insan olma yolunda ilerleyebileceklerdir. Hint felsefesinde ölüm ve yaşam, uyku ve uyanmaya benzetilir. Bedenin dağılması yani ölüm uyku, doğum ise uyanmaktır. Bu sebeple ölüm daha iyi deneyim kazanmak için hayat kapısını açan altın anahtarlı melek olarak görülür.
Her ne kadar ölüm ve yeniden doğum yeni deneyimler için bir fırsat olsa da bu Samsara çarkından kurtulmak gerekir felsefeye göre. Zira ruhların asıl amacı dünyada bulunmak değil, Mutlak Bir’e kavuşabilmektir. Çünkü yaşadığımız dünya aslında yanılsamalar dünyasıdır ve dolayısıyla gerçek hiçbir şey yoktur. Asıl gerçeklik Mutlak Bir’dir.
Samsara çarkından kurtulma ise Hint kutsal metinlerini yorumlayan Patanjali’ye göre arzu ve istekleri söndürmekten geçer. Çünkü arzu ve isteklerimize ulaşmak için acılar çekeriz, ulaşamazsak acılar çekeriz ulaştığımızda ise kaybedeceğiz korkusuyla yine acılar çekeriz. Yine Patanjali’ye göre meditasyon ile öze döndüğümüzde ve aslında geçmişin de geleceğin de illüzyonun kendisi olduğunu kavrarız, yaşadığımız acı dolu deneyimleri, deneyimi yaşayan kişinin kendisi ile özdeşleştirmesinin acıların sebebi olduğunu anlayabiliriz.
İşte böylece arzu ve isteklerden arınarak Samsara çarkından kurtuluruz. Bunun için çaba harcamamız ve hayatımızı maddi zevklerden arındırarak ruhsal gelişimimiz için, daha iyiye dönüşebilmek için yaşamalıyız. Böylece Hint felsefesinde varlığı kabul edilen Samsara çarkından çıkabiliriz.
Yukarıda anlattıklarımız bir felsefenin öğretileridir. Her felsefenin temel öğretisi temel hedefi daha iyi bir insandır. Daha iyi bir insan için her inancın da evrensel aracı erdemlerdir. Erdemlerimiz eşliğinde daha iyi bir insan olabilmek dileğiyle…
KAYNAKÇA
- Seyfli C. Aksin S. (2022) Mrtyu: Hinduizm’de Ölüm. Dergipark İnternet Sitesi
- https://www.dusunuyorumdergisi.com/samsaranin-disinda-olmak/
Doğu ve batı felsefelerini ve kültürlerini incelediğimiz felsefe seminerlerimize katılmak isterseniz de buraya tıklayarak ücretsiz kayıt yaptırabilirsiniz. Bu arada seminer konularımızı incelemek için Felsefe Seminerleri sayfamızı ziyaret edebilirsiniz.