Bir gün bir yerlerde ‘aşk nedir?’ diye sorulsa hepimizden bambaşka cevaplar gelir belki… Ama birçok cevabın içinde aynı kelime geçecektir: Tamamlanmak… Aşk, birbirinden farklı iki bedendeki iki ayrı ruhun birbirini tamamlamasıdır diyeceğiz çoğumuz.

Yeni Platonculuğun kurucusu olarak bilinen filozof Plotinos da benzer bir tanım yapmıştır aşk için. Ona göre aşk, gerçekliğin bütün düzeylerinde mevcuttur. O, her varlığı kendi iyisini aramak için harekete geçiren evrensel güçtür. Aşk ölümlü ile ölümsüzün, bollukla yokluğun, bilgi ile bilgisizliğin arasında bir aracı varlıktır. Böyle olmak bakımından eksiktir ve tamamlanmak için iyiyi arzular. Bütün insani aşkların özü de budur. 

Plotinos, aşk kuramıyla kişinin mükemmele ulaşmasını anlatmaya çalışmıştır. Peki mükemmel olan nedir Plotinos’a göre? İşte bunu anlamak için önce Plotinos’un görüşleri kapsamında varlığın oluşumundan bahsedip daha sonra aşkın varlıktaki yerini ele almak daha doğru olacaktır.

Plotinos’un varlığa ilişkin görüşlerini Üç İlahi Hipostaz öğretisi olarak adlandırmak mümkündür. Hipostaz, kelime anlamıyla felsefenin dayandığı temeldir. Yani Plotinos, varlık felsefesini üç ilahi temele dayandırmıştır.

Ona göre her biri tinsel bir gerçeklik olan üç ilahi temelin meydana gelme düzeni hiyerarşik bir görünüm arz eder. Plotinos bu tinsel varlıklar hiyerarşisinin zirvesine, kendisinin bir varlık bile olduğunu söyleyemeyeceğimiz saf Bir’i yerleştirir. Bir’den türeyen ilk gerçeklik akılsal ilkedir, Noustur. Nous’tan, akılsal ve duyusal dünyalar arasındaki aracı varlık, Ruh, meydana gelir. 

Plotinos’un mükemmel olarak tanımladığı ve daha doğrusu hiçbir sıfatla tanımlayamadığı Bir’i nedir tam olarak? 

Filozofa göre Bir, saf olandır, kendi kendine yetendir. Tüm varlıkların yeniden ona döneceği nihai ilkedir. Bir hakkında daha fazla tanımlamaya girmekten çekinmiştir Plotinos. Çünkü ona atfedilecek her sıfat birliğine ikilik katacaktır. Bu yüzden de Bir’i tarif ederken onun ne olduğunu değil ne olmadığını anlatmaya çalışmıştır. “Onun tanımı” der Plotinos “gerçekte, tanımlamaz olan olabilir ancak.”

Plotinos’un öğretisinde, varlık Bir’den, zorunlu bir taşma sonucu gelmiştir. Bir iyidir ve iyi olan şey hiçbir şey kıskançlığa sahip değildir filozofa göre.  Bu nedenle Bir, kıskanmaksızın bütün şeylerin mümkün olduğunca kendisi gibi olmasını ister. İşte Bir, yalnızca iyi olduğu için, başka bir şeye ihtiyacı olduğu için ya da bir şeyi arzuladığı için değil tam da “iyi” olduğu için varlığı meydana getirir, taşar. Ancak bu taşma Bir’in değerinden bir şey eksiltmez. Güneş metaforunu kullanmıştır Plotinos taşma(südur) teorisini anlatmak için: Nasıl ki Güneş, etrafına ışık saçıp kendi parlaklığından bir şey kaybetmezse Bir de öyledir. Etrafına taşarak çokluğu meydana getirir, ama kendinden hiçbir şey kaybetmez.

Mutlak Bir olan en yüce ilkeden, onun mutlak mükemmelliğinin ve iyiliğinin sonucu olarak taşan ilk varlık, ilk doğa, Nous’tur. Nous birden taşan ilk varlık değildir sadece, ilk varlık da odur. Çünkü Bir, bir şey olmadığı için ilk varlık da olamaz. Çünkü Bir, varlığa ve öze aşkındır. Aksini düşünmek Bir’e ikilik katmak olacaktır.

Nous ilahi zihindir. Plotinos Nous’un meydana gelişini şöyle anlatmaktadır:

“Hiçbir şey aramayan, hiçbir şeye sahip olmayan, hiçbir şeye ihtiyacı olmayan Bir, mükemmeldir ve bizim metaforumuzda taşmıştır ve onun bolluğu yeni olanı üretmiştir. Bu ürün yeniden sebebine dönmüş, doyurulmuş ve onun temaşacısı, böylelikle de bir akılsal ilke haline gelmiştir. Bu Bir’e doğru duruş (bir şeyin Bir’in huzurunda bulunması olgusu) varlığı oluşturmuştur. Bir’e yöneltilen bu temaşa, akılsal ilkeyi(Nous’u) oluşturmuştur.”

Südur(taşma) teorisinin üçüncü figürü Ruhtur. Ruh, birlik-içindeki-farklılık veya farklılık-içindeki-birlik olarak tanımlanan Nous’tan taşmıştır. Bu aşamada Bir’e en yakın olan Nous’un taşması, kendisine benzeyen ama yine de kendisinden farklı olan ve daha aşağıda olan bir başka varlığı meydana getirmiştir. Ruh, sebebi olan ilkeye, yani Nous’a göre daha az mükemmeldir.

Ruh, doğası gereği üreticisi olan Nous’tan taşan bir enerjidir, yaşam ve hareketin kaynağıdır.

Bu üç hipostaz yani Bir, Nous ve Ruh, Plotinos’un felsefesinin temelleridir. En mükemmel olan en iyi olan Bir’dir Plotinos’a göre. Ve her ruhun en büyük özlemi Bir’e kavuşabilmektir.

Filozofun oluş yasasında daha yukarıda olan kendisinden sonra gelenin ilkesi, sebebi durumundadır. Yani Bir, sebep; Nous, üründür. Daha aşağıda ise Nous, sebep; Ruh, üründür.  Ürünün tek asli edimi sebebini, ilkesini temaşa etmektir. Daha yukarıda olan daha aşağıda olan için iyidir. Böylece Ruh’un ilkesi ve iyisi Nous’tur. Sebep ile ürün arasındaki bu ilişki tarzı ürünün kendisine sebep olan ilkeyi bilmesini mümkün kılmaktadır. İlkenin bilinmesi ürünü, kendisi için iyi olana doğru harekete geçirecektir. Çünkü ilkesine temaşa eden daha alt aşamadaki varlık ondaki iyiliği ve mükemmelliği görünce kendi eksikliğini duyumsayarak mükemmelleşmek isteyecektir. O halde temaşa edimi bir yandan dolaysız olarak varlığın taşmasına neden olurken bir yandan da varlığın ilkesi ile bağını güven altına almaktadır. Çünkü temaşa sevilen nesneye yöneliktir. Bu temaşa esnasında ilkesinin aşkıyla dolan varlık bu aşkın ürünü olarak kendisinden sonra geleni yaratırken aşkının nesnesi olarak da sevgilisine yaklaşmanın yollarını arayacaktır.

İşte aşk burada devreye girecektir Plotinos’a göre. Çünkü başta da dediğimiz gibi aşk tamamlanmaktır. Her ruh kendinde eksik olan mükemmelliğe kavuşmak için aşkla arayacaktır Bir’i.

Varlık taşma sonucu oluştuysa dünya da Bir’in güzelliğinden, mükemmelliğinden nasibini almıştır. Peki yaşadığımız dünyada Bir’in mükemmelliği de varken neden Bir’e geri dönmek ister ruhlarımız?

Plotinos’a göre bu dünya tüm güzelliğine rağmen eksiktir. Gelip geçicidir, güçsüzdür. Evet duyusal dünya(yaşadığımız dünya) Bir’in farklılık içindeki birliğinin taşıyıcısıdır ama farklılığın kendisi Bir’den uzaklaşmanın birliksiz çokluğa düşmeden önceki en alt düzeyidir. Bu dünya eksiktir. Çünkü bu dünya İyi’nin(Bir’in) ışığının ancak soluk yansımalarını almaktadır. Tüm güzelliğine ve tanrısallığına rağmen yaşadığımız dünya kendisini kötü kılan bir öge mi içermektedir? “Evet” diyecektir Plotinos “bu dünya karışmıştır ama orası(-Platon görüşüyle söylersek- idealar dünyası) saftır.” O halde duyusal dünyanın bileşenlerinden biri tanrısal bir varlık olan Ruh olduğuna göre onu kötü kılan ikinci bileşen ne olabilir? Verilebilecek tek cevap var: Madde. 

Plotinos maddeyi İyi’den tam yoksunluk olarak düşünür. Her şey İyi’deki hissesi ölçüsünde ve bu nedenle var olduğuna göre o halde madde var olmayandır. Yokluk anlamında değil ama iyiden yoksunluk anlamında… Plotinos’a göre: “Onun görünüşteki varlığı gerçek değildir, bir tür geçici saçmalıktır. Böylece onda varlığa gelir gibi görünen şeyler saçmalıklardır gerçekte bir yerde var olan ama bir başka yerden yansıtılan aynadaki bir şey gibi bir hayaldeki hayallerden başka bir şey değildir.”

İşte Ruh’un bu gerçek olmayandan, yabancı olandan yani maddeden kurtulması gerekir Plotinos’a göre. Bu dünyada İyi’den yoksun olanla, kötüyle birlikte yaşamaktadır Ruh. Dünya bir yandan tanrısallığın yani Bir’in izini taşırken bir yandan da maddenin kötülüğünü taşımaktadır. Ruh, ya kendi vatanına, Bir’e dönecek ya da maddeye kapılıp gidecektir. Dünyadaki güzellikler Bir’i daima hatırlatmaktadır Ruh’a. Ruh kendisinde eksik olan mükemmelliğin özlemini hissettikçe aşkını hatırlayacaktır. Ve aşkla koşacaktır ana vatanına.

Peki ruh en yüksek İyi’ye, O bu kadar tanımlanamaz, bilinemezken nasıl ulaşacaktır. Bunun tek bir cevabı vardır Plotinos’a göre: Aşk ile. İnsanların arasındaki aşkı düşünelim. Aşık bedensel güzelliklerle yetinmez tersine ruha ait olan erdem, bilgi, iyilik gibi şeylerin güzelliklerine sığınır ve oradan bir adım daha yükselerek ruhun güzelliğinin kaynağına ulaşır. Ulaştığı yer neresi olursa olsun daima daha yukarıya yükselir ta ki en nihayete ulaşana kadar… Aşkın kılavuzluğu sayesindedir ki Ruh, kendi içine çekilir, kendini tanır ve eksikliğinin bilincine varmış olarak mükemmelleşmeye çalışır.

Ve belki de Ruh’un Bir’e ulaşması için ilk basamak kişiler arası olan aşktır. Çünkü aşık, maşukta güzelliği görmeye başladıkça daha güzeli, daha iyiyi arayacaktır. Bu aramanın her aşamasında bir önceki basamaktan daha yukarıda olacaktır. Tıpkı Leyla ile Mecnun hikayesi gibi… Mecnun bir kadın olan Leyla’nın güzelliğine ulaşmaya çalışırken bir bakacaktır ki gerçek Leyla onun Mevla’sıdır. Plotinos’a göre de Ruh, aşkla artık yaşadığımız dünyayı terk edecek gerçek dünyadaki Nous’u bulacaktır. 

Nous düzeyindeki Ruh hala tatmin olmayacaktır Plotinos’a göre. Çünkü Ruh, daha yüce bir İyi’nin olduğunu bilmektedir. Ona kavuşma ise bir aydınlanma ile mümkün olacaktır. Aydınlanma, Ruh’un Bir ile ilişkiye girdiği bir kendinden geçme durumudur filozofa göre. Dışsallıktan içselliğe dönerek kendisini en sonunda Nous olarak kavrayan Ruh diyalektiğin ötesinde gerçekliğin doğrudan bir kavrayışına geçtiği zaman yani kendisini Bir olarak kavradığında aydınlanma gerçekleşmiş demektir.

Ruhun Bir’e kavuşması tamamen öznel, bireysel, anlık ve ifade edilemez bir kendinden geçme hali olacaktır. Bu hal Ruh’un Bir’den gelen ışıkla ani bir aydınlanmasına karşılık düşer. Böylece Ruh ve Bir arasında başka hiçbir şey kalmayınca Ruh Bir’i aniden kendisinde görecektir. Plotinos Bir’in Ruhtaki mevcudiyetini şöyle anlatmaktadır:

“O, Ruhta mevcutken onları ayırt edemezsiniz.”

Ve artık aşıkla maşuk kavuşmuş olacaktır. Ruh ana vatanına Bir’e dönerek mükemmelleşecektir. 

Plotinos’un oluş kuramı bu kavramlar üzerine kuruludur işte. En mükemmel iyi olan Bir başlangıçtakidir, nedensiz nedendir. Ve iyiliğinin sonucu olarak taşar, ilk varlık olan Nous’u meydana getirir. Nous’tan sonra ise üçüncü hipostaz olan Ruh meydana gelir. Ve her varlığın tek bir amacı vardır: Kendi nedenine geri dönebilmek, nihayetinde ise Bir’e kavuşmak… Bu ise aşkla mümkündür.

İşte bu yüzden her ruh kendini tamamlayıp yükseltecek diğer bir ruhu arayıp durur öylece… Asıl özleminin Bir’e kavuşmak olduğunu bilmeden… Ve bulduğu zaman Leylasını yavaş yavaş yükselip gerçek Aşk’a ulaşacağını fark etmeden…

Ruhlarımızı aşk ile ana vatanına kavuşturabilmek, bir önceki günden daha iyi olabilmek dileğiyle…

KAYNAKÇA:

Kurtoğlu Z. Plotinos’un Aşk Kuramı. (2000). Bursa:Asa Yayınları

Aktiffelsefe Araştırma Grubu


Doğu ve batı felsefelerini ve kültürlerini incelediğimiz felsefe seminerlerimize katılmak isterseniz de buraya tıklayarak ücretsiz kayıt yaptırabilirsiniz. Bu arada seminer konularımızı incelemek için Felsefe Seminerleri sayfamızı ziyaret edebilirsiniz.

İlginizi Çekebilecek Diğer Yazılarımız:

gtag('config', 'AW-802439404');