Seneca’nın tanrının var olup olmadığına ilişkin düşüncesini araştırdığımızda tanrının varlığını insanın içindeki tanrıya olan inancına dayanarak kanıtladığını görürüz. Ona göre tanrı alemden, doğadan ve üyesi bulunduğumuz bu büyük bütünden başka bir şey değildir. İnsan yeryüzünde ne yana baksa tanrıyı hatırlatan mucizevi bir şey mutlaka görür ve hisseder. Seneca evrenin meydana gelişinde rastlantıyı reddeder; bu kadar mükemmel bir düzenin mutlaka bir koruyucusu olduğunu vurgular. Böylece tanrının var olduğuna inandığını anladığımız düşünür, evrendeki olayların oluşunun tanrısal bir öngörü ile meydana geldiğine de inanır. Ona göre tanrısal öngörü tanrının kendi yarattıkları ve kendi evreni üzerine olan kontrollü bakışı, yaşamın en küçük ayrıntısına egemen olan ve kontrolü altında tutan ilahi gücüdür. İşte bu tanrısal öngörü ile ilgili düşüncelerini aynı adlı eserinde anlatır.

Tanrısal öngörü isimli eserinde diğer eserlerinde de olduğu gibi döneminde yaşamış kişilerle konuşur Seneca. Bu bağlamda stoa felsefesinin genel öğretilerini kabul edip bu felsefeye sonsuz inanç besleyen Lucilius ile konuşur eserinde. Lucilius ona şöyle sorar: “Dünyamızı tanrısal öngörü yönetiyorsa neden hala iyi insanların başına bazı kötülükler geliyor?”

Fakat Seneca onu reddeder. İyi insanın başına hiçbir kötülük gelmez, karşıtlar birbirine karışmaz der. Nasıl gökyüzünden düşen şiddetli yağmurlar denizin tadını değiştirmezse felaketler de cesur insanların ruhlarını altüst edemezler. Çünkü der, ruh kendi konumunda kalır ve her ne olursa onu kendi rengine döndürür. Çünkü ruh bütün dış şeylerden daha güçlüdür.

Aslında Seneca’nın bahsettiği somut olarak bir kötü olayın iyi insanın başına gelmemesi değildir. Gelebilir… Fakat iyi insan onu felaket olarak değil de bir deneme olarak sayar. Zorluklardan ve güçlüklerden korkup kaçmaz, yazgıdan yakınmaz başına gelen denemelerden daha iyi bir insan olarak çıkar. Çünkü “neye katlandığı değil nasıl katlandığı önemlidir.”

Nasıl ki bir çocuğun babası onun gelişmesi için katı kurallar koyar, sabahları erken kalkıp çalışmasını ister der Seneca; Tanrı da iyi insanın daha iyi olabilmesi için onu çeşitli denemelere tabi tutar. Eğer bu denemeler olmazsa kişiler uyuşukluğa kapılır ve bu uyuşukluk sonucunda halsizleşir, ağırlaşır, hatta kendi ağırlığı yüzünden bitip tükenirler der. “Çünkü yara almamış bir mutluluk hiçbir darbeye karşı koyamaz.”

İşte bu yüzden Seneca kişilerin başına gelen kötü olayların onları iyileştirdiğini söyler. Tedavi der filozof… Ameliyat olacak olan kişinin tedavi edilmek amacıyla hem kemikleri kazınır, hem sökülüp çıkarılır, hem damarları çekilir ve yerinde bırakıldığı takdirde tüm bedeni hasara uğratacak olan bazı uzuvları kesilirse ve bunlar onun yararına ise aynı şekilde kişilerin başına gelen talihsiz olaylar da onların tedavisi için faydalıdır der. Ve burada Demetrius’un sözünü söyler: “Başına hiçbir talihsizlik gelmemiş insandan daha şanssız  hiç kimse yoktur.” Çünkü der bu adamın kendini denemesine hiç fırsat tanınmamıştır. Asıl kötü alın yazısı budur, çünkü Tanrı tarafından bir an bile yazgısını yenecek kadar değerli görülmemiştir.

Doğrusu der Seneca, daima mutlu olmak ruhsal bir sıkıntı çekmeden ömür sürmek doğanın bir yanına yabancı kalmak demektir. “Büyük adamsın, ama nereden bileyim bunu, yazgın sana erdemini hiç sergileme fırsatı tanımamışsa. Olimpiyat oyunlarına katıldın ama senden başka hiç katılan yok taca sahipsin zafere değil.”

İyi bir insanda eğer zorlu bir olay ruh gücünün tek başına göstermesine hiç fırsat tanımamışsa sana söylüyorum deriyi insan, senin zavallı olduğun yargısına varıyorum çünkü hiçbir zaman zavallı olmadın yaşamını rakibin olmaksızın geçirdin ne yapabileceğini kimse bilmeyecek, kendin bile…” Çünkü der benin bilgisine varabilmek için deneyim gereklidir. Bir insan ne yapabileceğini bir işe girişmedikçe öğrenemez. 

Erdem tehlikeye açtır der Seneca, ve neye göğüs gereceğinden çok ne hedeflediğini düşünür. Çünkü zaten göğüs gereceği olay kazanacağı onurun bir parçasıdır.  Tanrı der, mümkün olan en yüksek erdeme ulaşmasını istediği insanlara ne zaman yiğitçe ve cesurca bir iş yapma malzemesi sağlasa ve bu iş için yaşamlarında biraz zorluk çekmek zorunda bıraksa onlardan lütfunu da esirgemez.

Sizden rica ediyorum diye seslenir filozof, Tanrı’nın, mahmuzlar gibi, ruhlarınızı canlandırdığı bu olaylardan dehşete kapılmayın. Felaket erdemin sergilenme fırsatıdır.

Niçin Tanrı iyi insana sağlıksal bozukluk keder ya da başka sıkıntılar verir diye sorar Seneca ve sonra cevaplar: “Ordugahta tehlikeli görevler en cesurlara verilir de ondan.” Komutan geceleyin tuzağı kurup düşmanlara saldırmak, yolu tetkik etmek ya da bir garnizonu yerle bir etmek için en seçkin askerleri yollar. Bu göreve gidenlerin hiçbiri kalkıp komutan beni kötülüğe değer buldu demez. Aksine bana iltifatta bulundu der. Aynı şekilde olaylara göğüs germesi emredilen kim olursa olsun, korkaklara ve tembellere gözyaşları içinde şunları söyler: “İnsan doğasının ne derece dayanıklı olduğunu sınayacağı olaylara Tanrı tarafından seçilmeye değer bulunduk.”

Denemelerle daha iyiye doğru gidilebilecek yeni bir yıl dileğiyle…

KAYNAKÇA:

  • Seneca.(1997).Tanrısal Öngörü. (Çev. Çiğdem Dürüşken). Kabalcı Yayınevi: İstanbul

Aktiffelsefe Araştırma Grubu


Doğu ve batı felsefelerini ve kültürlerini incelediğimiz felsefe seminerlerimize katılmak isterseniz de buraya tıklayarak ücretsiz kayıt yaptırabilirsiniz. Bu arada seminer konularımızı incelemek için Felsefe Seminerleri sayfamızı ziyaret edebilirsiniz.

İlginizi Çekebilecek Diğer Yazılarımız:

gtag('config', 'AW-802439404');